23.07.2016

demiryolu serserileri

jack london

"nerede ya da nasıl öldüğümüz ne fark eder, ölüme yürüyecek kadar güçlü olduktan sonra?"

insan asla bilemez ve insan her an her şeye hazırlıklı olmalıdır.

insanın birçok ısırık alabilecekken bir ısırık almak için her lokmada bir başka dilime uzanmak zorunda olması ne kadar usandırıcı!

kadına hem hoş kokulu, dar odalarda yaşamak hem de tüm dünyanın küçük kız kardeşi olmak şansı bahşedilmemiştir.

sofraya oturmak için bir treni kaçırmayacak hiçbir serseri yoktur.

ey siz hayırseverlik tüccarları! yoksullara gidin ve öğrenin, çünkü sadece yoksullar hayırseverdir. onlar kendilerine gereksiz olanı vermezler; çünkü fazlası ellerinde yoktur. kendilerinde fazla olan şeyleri verirler ve asla saklamazlar; hatta çoğunlukla kendilerine bile gerekli olan şeyleri insafsızca verirler. köpeğe atılan bir kemik hayırseverlik değildir. hayırseverlik, siz de en az köpek kadar açken onunla paylaştığınız kemiktir.

ıskalayan bir yumruk, inen bir yumruk kadar kötü değildir.

serseri hayatının belki de en büyük cazibesi tekdüze olmayışıdır. hobo ülkesinde hayatın yüzü çok yönlüdür. imkânsızın olduğu ve yolun her kavşağında çalılıkların arasından umulmayanın fırladığı, sürekli değişen bir dizi tutarsız hayal. hobo bir an sonra ne olacağını asla bilmez; bu yüzden sadece şimdiki zamanda yaşar. o, bir amaca ulaşmak için çabalamanın yararsızlığını öğrenmiştir ve talihin rüzgârına kapılıp sürüklenmenin zevkini bilir.

insan, cehennemin sıcak lavlarının üzerindeyse yolunu kendi seçemez.

hızlı giden bir trenin ilk kör vagonunda kar fırtınası altında yolculuk yapmak yazın yapılan piknik değildir. rüzgâr insanın bir yanından girer, vagonun ön tarafına çarpar ve tekrar geri gelir.

insanın sessizce geçmesi gereken bazı şehirler vardır.