10.03.2016

hüsran filizleri

celal sılay



şu yaşayış dediğin bir ah etmeye değmez

her dönüş yaşayışın bir gününü yutuyor
bir gün ki, bir hayata, neler bahşeder neler

vardığı yer nokta olan her sonun manası haldir

kollarımın kavuştuğu mekanda değil
aklımın eriştiği alanda cirit atarım

ben yıldız topluyorum yalınayak
onlar izmarit topluyor otomobilli

bildiğin ve öğrendiğin kadar bilmek ve öğrenmek var

bahar geldiği için çiçekler açmaz
çiçekler açtığı için bahar gelir

hayret aklın en güzel çocuğu; onu kitaplar yedi
şüphe aklın en çirkin piçi; onu kitaplar besledi

sesten kesiliyor sesten, ses gibi için aydınlık
ses gibi aklın mutlu, kesiliyor ses gibi güzel
sıcak olan bir şeyden

değmemeli birbirine yaşamıyla anısı

konuşunca yaşam susuyor
susunca ölüm konuşuyor

önce etin usa dar gelmesindeki o sevinç
şimdi usun ete dar gelmesinden bu tasa

sözde sebeple ağlayanlar
gerçek sebeple gülemedi

kurcalanmadık kilit bırakmaz
anahtarı her kapıya uyanlar

duvar olur kent sokakları sevmeyenle dolaşınca
sokak olur ev duvarları sevenle oturunca

yaşamı algı algı açık
ömrü dönem dönem kapalı

gökte diziyle ışıldayan yıldızları
yerde tek tek söndürdüler

hiçbir şeyle denemez kendisini
kendisinde deneyenler her şeyi

bir kuş bir kanat tenimizde
bir rüzgar bir serinlik içimizde
bir gök bir deniz mavi mavi
şarkı bahçe düğün dernek

savru mu deniz mi
neresinden katlıyorsunuz sesi
siz ne yapıyorsunuz orda

"ağlamayan gözler göremez."

dışı durgun, içi oynak
yaşam yalancısı, aşk doğrucusu

savunmayla sataşmanın göründükçe kendisiydi
gizledikçe benimdi, ne benimdi ne kendinin