4.09.2015

tirza

arnon grunberg

eğer gidebilecek bir yerin kalmadıysa, o zaman oyun bitmiş ve sen hakikate ermişsin demektir.

elinde bıçakla, bahçedeki bitkileri eşeler gibi geçmişini eşeleyemezsin; yoksa aynı bıçakla günün birinde kendini eşelemeye başlarsın.

bu dünyanın en güzel şeyi kitap değil, çocuklardır.

iyi bir anne baba olmanın sırrı, kendini geri planda tutmakta yatar.

eşler kira ödemezler ama kiracılar gibi, sürekli olarak ev sahipleri ile savaş halindedirler. eş ile kiracının ortak tavrı suçlamadır. tehdittir. yiyip bitirmektir. bütün bunların arkasında hastalıklı bir şekilde bağımlılık yatmaktadır.

zor doğumlarda genellikle güzel, olağanüstü bir şey dünyaya gelir.

meraklılık, zekanın göstergesidir; onun için zeki bir çocuğun anne babası da her zaman uyanık olmalıdır. zeki bir çocuğun varsa, kimin kimi makaraya aldığı belli olmaz.

yaşlanmakta olan bir kadından daha ürkütücü bir şey yoktur.

insan mutluluğun hep sonradan farkına varır.

insan bir şeyden ne kadar çok korkarsa kokusunu o kadar iyi alır. bu, hayvanlar aleminin kanunudur.

kurtuluşu ümit ediyorsan, zincire vurulmuş olman lazım. bazıları için zincir ümit anlamına gelir.

bahaneye ihtiyaç duyanlar, kendilerini kaçınılmaz hatalara karşı yeterince hazırlamamış olanlardır.

gerçeği sabote etmek isteyen bir kişinin sadece bozuk bir hafızaya ihtiyacı vardır. insan kendi geçmişinde, yabancı bir ülkeye yaptığı gibi, keşfe çıkmalıdır.

karşılayacak paran yoksa özgürlük ne ifade eder ki? sadece zenginler özgürdür, onların da hepsi değil.

insan kendi kendini yönetebilmeliydi, aksi takdirde bunu onun yerine başkaları yapardı.

bütün gerçekler can yakar, her yıl daha da artarak insanın canını acıtır.

aşk hiçbir zaman suç olamaz.

neyim ben, diye düşündü, neyim? bir topak mutsuzluk, kemik, et ve beyinden oluşan mutsuzluk.

her şeyi hoş gören, karşı koymayan bir adamın içinde kesinlikle gizli bir gurur vardır. yavaş yavaş ayağa kalkan ve hiçbir şey olmamış gibi yoluna devam eden birinin duyduğu gurur.

öncü gücün kendini geriye çekmesi, seçkinlerin marjinal pozisyonla yetinmeleri, şirket için ölümcül sonuçlar doğurabilir. asıl kültür, gerçek kültür, rakamların gücüdür, başka bir şey değil. rakamların gücü.

sadece kendini ciddiye alıyordu. cehennem öteki değildi. kendisiydi. cehennem kendi içinde, derinlerdeydi. demir atmıştı, gizleniyordu ve görünmüyordu, canlı canlı ve sıcaktı. kor gibi sıcak.

büyük rus yazarlarını okumaya ne kadar erken başlarsan o kadar iyi olur. nihilizmin özünü genç yaşta alırsan daha sonra yaşamak zorunda kalmazsın.

baş dönmesi, arzu edilmeyen düşüncelerin belirtisidir. gelmemiş olması gereken ve uzaklaştırılamayan düşünceler, bu cehennemdir.

suç işleyen hiç kimse yalnız değildir. nereye giderse gitsin, suç da onunla birlikte gelir.

yemek seçenler zor insanlardır.

kimliğine ilişkin esnek davranabilmelisin. sadece deliler hep oldukları gibi kalırlar.

aletlerle, insanlarla olduğu gibi yavaş yavaş yakınlık kurman gerekir. ne kadar iyi tanırsan yaptırmak istediğini o kadar kolay yaptırırsın.

seks, şahane bir şeydir.

hayatında ilk defa acı ile çaresizlik arasında bir ayrım yapabildiğini düşündü. cansızlık ve neredeyse inme inmiş gibi olmak çaresizlikti; hatta uyuşmak. çaresizlik duygu değil; hatta onun tam tersi, hiçbir şey hissetmiyor olmanın bilincine varmak, duygunun seni bir başına geride bırakarak ellerinden kayıp gitmesi gibiydi.

açlık ve susuzluk el ele gider.

herkes mutsuz. bunun farkına vardığın zaman sorun kalmıyor. mutluluk bir pozdur, bir efsane, partilerde, davetlerde gösterdiğin bir tür kibarlık.

insanlar, hayatlarından bir hikaye oluşturuyorlar. düzeni bu şekilde kuruyorlar. hikaye düzen kurmaya yarıyor. benim oluşturduğum hikaye ise kontrolümden çıkmış bulunuyor.

insan kaybetmeye başlayınca, tutumluluğu da kolayca elden bırakabiliyordu. tutumluluk gereksiz bir kıyafet gibi bir kenara atılabilirdi.

hofmeester kültüre inanmazdı, inançtan söz edilebilirse tabi. kültür nedir? insanın hayatta kalma stratejisi; uyum sağlama ve kendini görünmez hale getirmeye muktedir olması. yoksa buna da mı kültür deniyordu? ne kadar görünmez olunursa o kadar iyiydi. görünmez olan yaralanmazdı.

insanın nihai görevi de zaten bu değil midir? başkalarının onu görmek istedikleri gibi olmak.

yaralanmaz olmak bir erdemdir, insanlar bunu unutmuş görünüyor. hiçbir inancı olmayan kişi yaralanamaz. olaylara yukardan bakabilir. her şeyi olduğu gibi kabul ettiği için tereddüt etmez. yaralanan kişi tereddüde düşer. sen de yaralanamazsın kaisa. sahip olduğun bir şey olmadığı için senden alabilecekleri hiçbir şey yok. sana ne derlerse desinler fark etmez çünkü sen bir hiçsin. hayatına son verseler bile seni yaralayamazlar. aslında sen ölmüş durumdasın.

insanlar sonucu olmayan her şeyi küçük görürler.

sikimdeki kakasını yalarken bütün yüklerimden arınıyordum, bilincim kayboluyor, bu nedenle ne utanç ne de suçluluk duyuyordum. her şeydim ve hiçbir şeydim, tam anlamıyla bir hayvandım. her zaman olmak istediğim ve aslında olduğum gibi bir hayvan. zevkle aşağılama iç içedir. kurtuluş, hastalığımızdan kurtulmamızdır; hastalığımızın iyileşmesi, insancıllığımızdan kurtulmamıza bağlıdır. ve onunla ilgili olan her şeyden, yeniden hep yeni baştan. bu, kurtuluştur. kurtuluş aşağılamaktan geçer.

vurdumduymazlık da bağışlamanın bir yolu olabilir.

bak, buranın ne kadar güzel olduğunu gör. hiç insan yok. sadece kum var. bu çok güzel. işte gerçek güzellik bu, insansız dünya. karanlığı, insanlar oluşturur başka bir şey değil. insanlar karanlığın fay hattıdır, oradan görünen tek ışık canavarın ışığıdır.