4.09.2015

cehenneme övgü

gündüz vassaf

günümüzde cehennem kendilerine inananların, cennet ise paralı askerlerin mekanıdır.

kötülük, düşmanın özelliklerinden ya da kişiliğinden çok, hepimizin içindeki "düşman" kavramı içinde saklıdır.

tarih bilinci az olan ya da hiç olmayan bir toplumu yönetmek kolaydır. böyle bir toplum eleştirici değildir ve kurulu düzenden kolayca memnuniyet duyar.

totaliter bir toplum, kahramansız olamaz. özgür bir toplum ise kahramanlarla var olamaz.

cinsel roller, cinsel kişilikler salt genetik açıdan belirlenmez. cinselliğimiz bedenimizden çok zihnimizdedir. cinsel kimlik, birbirini dışlayan iki şıktan ibaret bir seçim değildir.

süreçleri yaşamaktansa seçimleri tüketmeyi yeğleriz.

biz gerçeğin kendisiyiz. bırakın oyunlarını oynasınlar. iktidarların en büyük korkusu muhalefet değil, ciddiye alınmamaktır.

orta yaşlılar, daha genç kuşakları denetlemeleri, yaşlılara da katlanmaları gerektiğini düşünürler. gençler, yaşlı birine güvenmez ve inanmazlar. yaşlılar da dünyayı mahvetmekte olan gençlere korku ile bakarlar.

tarih boyunca insanın insan karşı çıkması, bizi özgürlüğe ya da mutluluğa daha çok yaklaştırmış değil. sadece, sömürünün ve baskının biçimini değiştirdi, o kadar.

hangi gömleği ya da eteği seçeceğimizi düşünmekten, yaşamın kendisini düşünmeye pek zaman bulamayız.

yaşamı böylesine özel, böylesine benzersiz kılan şey, her şeyin yalnızca bir kez olması. bunu algılamak, ölümün bilincine varmakla mümkün olabilir ancak. ölümün bilincinde olmayan insan, yaşadığının da bilincinde değildir. 

hepimiz gösterinin bir parçası haline geldik. sahnede olmayan, artık ölmüş demektir; yoktur. yaşamla ilgilenişimiz, onu sahnede gördüğümüz gibi. bizim sahnemizde. bizim tasarladığımız sahnede.

aynı mekanda yenilen, içilen, müzik dinlenen, dans edilen ve kanepelere uzanılıp felsefe tartışılan son roma sempozyumlarından bu yana 2000 küsur yıl geçti.

özgürlükten korkarız; bizi nereye götüreceği düşüncesi ürkütür bizi. özgürlük, ebediyet ve sonsuzluk duygusundan, zamana bağlı olmamaktan, an'ın tutsağı olmamaktan, o aldatıcı sihirli an'ı bir kurtarıcı gibi görüp beklememekten kaynaklanır. zamanın olmadığı yerde özgürlüğü duyumsayabiliriz ancak.