13.07.2014

kızıma mektuplar

maya angelou

bilgeliğin esası, sadeliktedir.

tüm büyük sanatçılar aynı kaynaktan beslenir: insan kalbi. çünkü farklılıklarımızdan çok benzerliklerimizi anlatır o bize.

hayat gemim, sakin ve yumuşak denizlerde yürümeyebilir. yaşamımdaki mücadeleci günler parlak ve umut vaat edici olmayabilir. fırtınalı ya da güneşli günlerde, muhteşem ya da yalnız gecelerde, minnettar tutumumu her zaman korudum. karamsar olmakta ısrar etsem bile, her günün bir yarını vardır.

cehaletin sunduğu saçmalıklarla karşılaşmak, nerede yaşarsanız yaşayın mümkündür.

şimdiye kadar pek çok hata yaptım ve şüphesiz ölmeden önce birçok hata daha yapacağım. acıyı gördüğümde, beceriksizliğimin öfkeye yol açtığını anladığımda, sorumluluğumu kabul edip önce kendimi affetmeyi, sonra da düşüncesizliğimin zarar verdiği herkesten özür dilemeyi öğrendim. geçmişi yaşanmamış kılamayacağıma göre ve pişmanlıktan başka elimde tanrı'ya sunabileceğim bir şey olmadığı için içten özürlerimin kabul edilmiş olmasını umuyorum.

başına gelen bütün olayları kontrol edemeyebilirsin; ancak bunların senden bir şeyler almasına engel olmayı seçebilirsin. birinin bulutundaki gökkuşağı olmaya çalış. şikayet etme. hoşlanmadığın şeyleri değiştirmek için her türlü çabayı göster. eğer bir değişiklik yapamıyorsan, düşünce şeklini değiştir. yeni bir çözüm bulabilirsin.

asla sızlanma. sızlanmak, bir zalime etrafta bir kurban olduğunu haber verir.

ölmeden önce insanlık adına muhteşem bir şey yapmak için elinden geleni yap.

hayırseverlerin söylediği aslında şudur: "görünüşe göre ben ihtiyaç duyduğumdan fazlasına sahibim ve sen de ihtiyaç duyduğundan daha azına sahipsin. ben kendimdeki fazlalıkları seninle paylaşmak istiyorum."

insanlara gerçekleri söylediğinizde, insanların sizden uzaklaşmaya başlayacaklarını bilmeniz gerekir; çünkü onların da kendilerine acı veren dizleri ve ağrıyan başları vardır ve sizinkileri bilmek istemeyeceklerdir. ama bir de şöyle düşünün: insanlar sizden uzaklaşırsa, size gerçekten sıkıntı veren şeye yoğunlaşıp bir çare aramaya daha çok vaktiniz olacaktır.

herhangi bir şey yazmaya karar verdiğimde, aldığım tüm övgülere rağmen içimi bir güvensizlik hissi kaplar. eyvah, şimdi bir şarlatan olduğumu, gerçekten yazı yazamadığımı, iyi yazı yazamadığımı anlayacaklar, diye düşünürüm. perişan bir duruma gelirim ve sonra, yeni bir sarı bloknot çıkarır ve o boş sayfaya yaklaşırken, ne kadar şanslı olduğumu düşünürüm.

bazı sanatçılar tüm insanlara, tüm dünyaya, tüm zamanlara aittir.

insan yüreği o kadar narin ve hassastır ki, bir şey uğruna çabalarken sendelememesi için teşvik edilmeye ihtiyaç duyar. insan yüreği o kadar sağlam ve serttir ki, bir kere cesaret buldu mu, yolundan şaşmaz bir ısrarla ritmine devam eder. insan yüreğine cesaret veren şeylerden biri de müziktir. çağlar boyunca büyürken ve yaşarken dinlemek için şarkılar yaptık.

bir dostumu veya sevdiğimi o dönüşü olmayan topraklara göndermekte çok zorlanıyorum. "ölüm, zehrini nereye akıttın?" sorusunu, "kalbimin, zihnimin ve anılarımın içine" diye cevaplıyorum.

asıl coşku, arayışın kendisindedir.