14.07.2014

lutetia

pierre assouline

hiçbir şey, çalışmayı deha olarak görmek kadar bağışlanamaz değildir.

insanın başkalarıyla rastlaşmak için, her gün sadece bir avuç saati vardır, fazla değil. bazen, birkaç saniye de yeterli olur. geri kalan zaman, insan yapayalnızdır.

şeref.. iki sessiz harf değişikliğiyle kenef olur.

terk etmek her zaman bağışlanmaz bir gizemdir. bilmemek, mutlak işkence. bilmeye cüret etmek gerekir.

sanatçının varlığını en aza indirmesi olmazsa olmazdır. sanatçı hayatı basitleştirmeli, yararsız olan hiçbir şeyi almamalı.

eğer gülüyorsan herkes seninle güler. ağlarsan yalnız ağlarsın.

resmi bürolar büyük otellere yerleştirilmeye başlanırsa, gerçekten olağanüstü şeyler yaşanmaya hazırlanılıyor demektir.

çocuklar, gerçek sermayedir. torunlar da, sermayenin faizi.

insanın düşünmemesi, içgüdüsüne kapılıp gitmesi gereken anlar vardır. onur refleksleri dürtükler, bilinçse kaçış yollarını.

tek olmak bir hapishane; hatta bir sınır değil, tam tersine, bir başarıdır. her ünlü insanın iki kişi ve gerçek insanın öteki olduğu çelişkisini beğenmek için insanın mutlaka kaçık olması mı gerekir? insanın iki yüze sahip olması, durmadan ikiye bölünmesi gerektiği söylenir; çünkü maskesini çıkarıp atarak kuklasını öldürme anı her zaman gelip çatabilirmiş. eğer maske olmasa, insan yüzünün zarfını koparacaktı.

insanın bağlanmayı atlatması ya da sahip olma duygusunun tuzağına düşmemesi için bir geçiş yerinden daha iyisi olamaz.

insanın kendini başka biriyle eksiksiz bir uyum içinde hissetmesi ne tatlı ve ne enderdir! sadece açıklamak zorunda kalmamak; açıklama etkiyi öylesine azaltır. tek bir kelime büyüyü yaratabilir, fazladan tek bir kelimeyse o büyüyü dağıtır.

iki kişi kendilerini duygu taktiğine atar, bir şey yapmaktansa konuşur, kuşatmayı akıllarına getirmeden tarlaların ortasında dövüşür. arzularını boşlukta yorarak, böylece kendi kendilerini bıktırırlar.

asla yattığı kadınların yanında uyumam. içlerinden hiçbiri benim yanımda uyanmamıştır. hiçbiri yatağımı bütün bir gece paylaşmaz. tersi, sağlıksız olduğu kadar, nasıl demeli, uygunsuz görünür bana.

"iki kadını olan ruhunu, iki evi olan aklını yitirir."

yürek, gözlerden daha uzağını görür.

arşivlerin geniz yakıcı dumanı, alelacele gidişlerin kokusu insanı yanıltmayan belirtilerdir.

kadınlar olmasa, biz erkekler tek bir takım elbise ve bir de çek defteriyle otelde kalırdık. eğer insanlar hala xv. louis stili komodinler yapıyorlarsa, kadınlarımız içindir. kadınların dışında, böylesi mobilyalara gerçekten tutkun olan kimse yoktur.

deha, uzun bir sabırdır.

insan akla meydan okuyacak gizli dürtülere boyun eğince, yapılması gereken tek şey harekete geçmek, sesini kısmak ve olacakları beklemektir.

insanlık, özellikle de büyük bir otelin müşterileri, sadece ayakkabılarına bakarak tanımlanabilir. modalar, çağlar, devrimler ifadelerini temel olarak yer seviyesinde bulur.

hiçbir şey insanın kendini izlemesi kadar endişe verici olamaz.

insanı oluşturan, göze çarpmamaktır.

kendini paniğe kaptıran bir insan, kayıp bir insandır.