2.07.2012

katıksız mutluluk

katherine mansfield

insan her şeye alışır.

pazartesi günü işe gitmek zorunda olmak aptalca, cehennemi bir şey gibi görünüyor bana. her zaman böyle göründü, her zaman da böyle görünecek. insanın, yaşamının en iyi yıllarını saat dokuzdan beşe dek bir taburenin üstüne oturarak, birinin hesap defterine rakamlar çiziktirerek geçirmesi! insanın biricik yaşamından tuhaf bir yararlanma biçimi bu, değil mi?

bu hayatta öğrenilecek büyük ders, dış görünüşlerle yetinip bakkalın ve felsefecinin bayağılıklarından uzak durmaktır.

erkekler çene çalmaktan pek de hoşlanmazlar. insanın ne söylediğinin pek de önemi olmadığını anlamazlar sanki; önemli olan şey, karşılıklı konuşmanın sönmesine izin vermemektir. erkeklerin en iyisi bile bu kuralı gözardı eder.

kadın, armağandan başka bir şey değildir.

pişmanlık korkunç bir enerji kaybı ve yazar olmaya niyetlenen hiç kimse onun içine batmayı göze alamaz. ona biçim veremezsin, onun üzerine bir şey kuramazsın; yalnızca içine dalıp debelenmeye yarar. arkana bakmak ölümcüldür sanat için. kendini yoksullaştırmaktır. sanat asla yoksulluğa katlanamaz.

kimi anlar vardır, korkunç anlar vardır hayatta; insanın sığınağından çıkıp dışarı baktığı anlar ve berbattır bu. insan bunlara boyun eğmemelidir.

insan her şeyin üstesinden gelebilir zamanla.

insan ruhuna inanmam. hiç inanmadım. insanların elbise sandığına benzediğine inanırım; içine belli şeyler tıkılmış, yola çıkarılmış, ortalığa savrulup atılmış, fırlatılmış, saçılmış, yitirilmiş, bulunmuş, ansızın yarısı boşaltılmış ya da şimdiye kadar olmadığınca tepeleme doldurulup şişirilmiş, en sonunda en son görevli onları kollarından tuttuğu gibi en son trene savuruncaya ve onlar takır takır uzaklaşıncaya kadar..

en kısa deniz yolculuklarında bile zaman duygusu yok olur.

yüreklilik, söz dinlemeyen köpeğe benzer; bir kez kaçmaya koyuldu mu ne kadar çağırmaya kalkışsanız o kadar hızla koşar.

görkemli şeyler geceleri hıçkırarak ağlamaz. kütük gibi uyurlar, yeniden gün doğuncaya kadar akıllarına hiçbir şey gelmez.

hiçbir şey ansızın ortaya çıkmaz.

bir şeyleri beklemek çok tehlikelidir; bir şeyleri beklersen, yalnızca senden daha çok uzaklaşır beklediklerin.

aşk bol bol verebilme sorunu değildir. insanın bağrında taşıdığı, bütün yüksekliklere ve derinliklere dingin ışın dilimleriyle dokunan lambadır.