2.12.2014

bir delinin güncesi

aslı erdoğan

insan özgür olduğu yanılsamasına kapılmamalı. görünür-görünmez polisler, her an her yerdeler. en küçük bir varoluş belirtisi gösterenin üzerine çullanır, doğduğuna pişman ederler.

tecavüze uğrayan her kadın yapayalnızdır; hele bu tecavüz sırtını devlete dayamışsa.

insan türü sahip olduğu her şeyi sever.

"aşk, sahip olmadığın bir şeyi, var olmayan birine vermektir."

insan bedeniyle yazmalı; oysa sözcükler yalnızca başka sözcüklere karşılık verir.

tek tutkunun sahip olma tutkusu, tek özgürlüğün tüketme özgürlüğü sanıldığı bir dünyada, "erdem" uslu bir boyun eğiş, süregiden her şeyin onayı olarak sunulmaz mı?

nesnelerin fiyatları arttıkça insanlarınki düşüyor.

zaman merhametlidir, inanın. insanlardan daha merhametli.

insanın içindeki her şey hayvandır ama hayvanın içindeki her şey insan değildir.

insan, üstesinden gelemediği şeye indirgenir sonunda.

arthur koestler: idam sehpası yalnızca bir ölüm makinesi değil, aynı zamanda sadece insana özgü olan kendi ahlaki yıkımını isteme eğiliminin de en eski ve en müstehcen simgesidir.

"iyi şeylerin hiçbiri tek adamla yapılamaz." (kızılderili deyişi)

suç, cezanın niteliğinden çok, içinde oluştuğu toplumun koşullarına göre şekillenir; idam cezası da, suçluyu mutlak suçlu, toplumu mutlak masum ilan ederek, her şeyden önce bu toplumsal sorumluluğu gözardı etmektedir. kanlı yasalar, kanlı töreler doğurur, şiddet hep daha fazla şiddetle kendini meşrulaştırır. devleti insan hayatının önüne koyan idam, acımasızca cezalandırdığı cinayeti, devlete doğal bir hak olarak tanımaktadır.

bir insanı tanımak için onunla yolculuk yapın, derler.

stefan zweig: yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapmaz.

"yasalar, başkalarına karşı korunacak şeyleri olanları korurlar."

narcissos öldüğünde en çok nehir ağlamış. "ona öyle aşıktım ki" demiş nehir; "çünkü gözlerinde kendi sularımın yansımasını görürdüm."

oscar wilde: bahar insana hep, sanki çiçekler önceden saklanıyormuş da, yetişkin insanlar onları aramaktan sıkılıp vazgeçmesinler diye güneşe çıkmışlar gibi gelir; bir çocuğun hayatıysa nergis için hem yağmur hem de güneş olan bir nisan gününden farksızdır.

insanın gülme yetisine sahip tek canlı türü olduğunu sanırdım. canetti'den öğrendim ki sırtlanlar da gülermiş.

belki de yazılmaya değer tek şey, gerçekten yazılamayandır.

gözlerimi yerden kaldırmadan, aceleyle birkaç kez baktım -insan böyle bakışların faturasını er geç öder.

"hiçbir şey tam, hiçbir şey kusurlu değildir."

belki de kimileri için yüreğinin şiirini duymanın tek yolu, cehenneme alevlerle yaklaşmaktır. yaralar çoğu kez dilsizdir; ama bir konuştular mı, sesleri korkutucudur ve yalan söylemeyi beceremezler.