7.08.2013

paşa karısı

nazım hikmet


istanbul bakımevi kaleminde muhasebeciyim
nuri öztürk
dahiliz bareme
vaktiyle salacak'ta gişe memurluğumuz da var
esnaflık
tüccarlık da ettik
her şey
kurukahvecilikten başka
bir onda kaldı hevesim
şoförlük de yaptım
araba kendimindi
parlak devri taksilerin

hiç unutmam bir yaz günü
ikindiye doğru
bir müşteri bıraktım çiftehavuzlar'a
dönüyorum
ilerde bir kadın gidiyor
siyah mantolu
bacakları ilişti gözüme
sürahi gibi
yanına gelince durdurdum arabayı
baktım yüzüne
aile kadını, kibar
sonra çok büyük, simsiyah gözleri var
şeytan dürttü beni
kapıyı açtım
"buyrun" dedim
girdi içeriye
sürdüm arabayı
nereye gidiyoruz
ne o söylüyor ne de ben soruyorum
dikiz aynasında gözlerini görüyorum
gözleri öyle siyah
öyle koskocaman
hep öyle

caddebostan'dan yukarı saptık
erenköy, içerenköy, kırlık
durdurdum arabayı
bir çınar altı şöyle
etrafta in cin top oynuyor
indirdim kadını arabadan
ses çıkarmadı
yatırdım toprağın üstüne
yine ses yok
mamafih ben onu öpüyorum
o, put gibi
işimizi görüp kalktık
tekrar atladık arabaya
dönüyoruz
nereye döneceğiz
ne o söylüyor ne de ben soruyorum
yine dikiz aynasında gözlerini görüyorum
gözleri hep öyle bildiğin gibi kara
öyle iri iri
hep öyle

kızıltoprak'a geldik
çarşıda lambalar yanmış
durdum önünde manavın
açtım kapıyı
kadın indi, yürüdü
saptı, kayboldu

şimdi sen ne dersin bu işe bayım
mamafih nasıl anlatayım
yani on üç, on dört yıl geçti aradan
çıkmaz aklımdan bu paşa karısı
çünkü bir paşa karısıydı mutlak