2.06.2012

leyla'nın evi

zülfü livaneli

bu dünyadaki her trajedi, küçük ve masum bir adımla başlar.

insanlar yaşlanıyordu, bunun ayrıcalığı yoktu ama yaşlanan insanların bir kısmı olgunlaşmış olarak, bir kısmı ise olgunlaşmadan ölüyordu. bunun püf noktası ise bir insanın "nasıl görünüyorum?" sorusundan "nasıl görüyorum?" aşamasına geçmesiydi.

üç türlü imparatorluk çözülüşü vardır. bunlardan ilki, roma imparatorluğu gibi zaman içinde yavaş yavaş yok olur gider. ikincisi, ingiliz imparatorluğu. bu örnekte planlı bir tasfiye söz konusudur; hangi ülkeye ne zaman ve nasıl bir statü verileceği planlanmıştır. üçüncüsü, osmanlı imparatorluğu. bir gece imparatorlukta yatar, ertesi gün cumhuriyet'te uyanırsın.

dostoyevski: haliç ve istanbul bizim olacaktır. istanbul'un yunanlıların mirası olduğunu kabul etmek asla mümkün değildir. dünyanın en önemli yeri olan istanbul, sadece yunanlılara bırakılamaz; ayrıca onlara büyük gelir. istanbul'un bizim olması gerektiğinin nedeni ne ünlü bir limana ve körfeze sahip bulunması, ne "yeryüzünün merkezi" olması ne de kapandığı evinde artık boyu tavana değen, denizlerin, okyanusların özgür havasını içine çekmek için enginlere açılmak isteyen rusya gibi bir deve gerekli olduğu bakış açısındadır.

ernest renan: bir millet ancak geçmişi çarpıtılarak oluşturulabilir.

"iki çenesinin arasındaki organ ile bacaklarının arasındaki organa sahip çıkabilen insan bulsam cennete götüreceğim." (hz. muhammed)

kuş dilini bilen süleyman peygamber'e bir gün bazı kuşlar gelip "serçe senin aleyhinde atıp tuttu! neler söyledi neler!" demişler. süleyman peygamber, "bu sözleri söylerken yanında dişisi var mıydı?" diye sormuş. "evet, vardı!" cevabını vermişler. bunun üzerine, "bırakın o zaman" demiş, "aldırmayın. normaldir bu."