25.05.2011

entelektüel

edward said

entelektüele yönelik asıl tehdit ne akademiden ne varoşlardan ne de basının ve yayınevlerinin insanın kanını donduracak ölçüde ticarileşmiş olmasından gelir; asıl tehdit profesyonelizmdir. profesyonelizm; bir entelektüel olarak yaptığınız işi geçim kaygısıyla, sabah saat dokuz ila akşam saat beş arasında (bir gözünüzü saatten ayırmadan, öbür gözünüz devamlı profesyonel davranış standartlarına uygun davranıp davranmadığınız üzerinde) yaptığınız bir şey diye düşünmenizdir -denizi bulandırmamanız, kabul edilmiş paradigmaların ya da sınırların dışına çıkmamanız, pazarlanabilir ve öncelikle de "prezentabl" olmak uğruna kendinizi "aman bir tatsızlık çıkmasın da" diye düşünen, apolitik ve "nesnel" biri haline getirmenizdir.

amatörizm; kar ya da ödül beklentisiyle değil, tabloyu daha geniş çizmeye, belli çizgiler ve engeller arasında bağlantılar kurmaya duyulan aşk ve dinmek bilmez merakla, bir uzmanlık alanına kapatılmayı reddederek, belli bir meslekten olmanın insana getirdiği her türlü kısıtlamaya rağmen düşüncelere ve değerlere özen göstererek hareket etme isteğidir.

bu baskıların ilki uzmanlaşmadır. günümüzde insan eğitim sistemi içinde ne kadar yukarılara çıkarsa o kadar dar bir bilgi alanıyla sınırlanmaktadır. yeterliliğe kimsenin bir diyeceği olmaz olmasına da, yeterlilik kişinin kendi dolaysız alanı -mesela viktorya dönemi başı aşk şiirleri- dışındaki her şeyle ilişiğini kesmesi ve kendi genel kültürünü bir dizi otoriteye ve kural haline gelmiş fikirlere feda etmesi anlamına geldiği zaman uğruna ödenen bilgiye değmeyeceği açıktır.

edebiyat eleştirisinde uzmanlaşma, teknik bir biçimciliğin giderek artması ve bir edebiyat eserinin oluşumuna fiilen hangi gerçek deneyimlerin dahil olduğuna ilişkin tarihsel anlayışın giderek yitirilmesi anlamına geldi. uzmanlaşma, sanat yapılırken ya da bilgi üretilirken harcanan katıksız çabayı gözden kaçırmak demektir. bunun sonucunda bilgiye ve sanata seçimler ve kararlar, bağlılıklar ve ittifaklar düzeyinde bakamaz, bunları salt gayrı şahsi teoriler ya da metodolojiler düzeyinde görürsünüz. edebiyat alanında uzman olmak çoğu zaman tarihi, müziği ya da siyaseti devre dışı bırakmak anlamına gelir. en sonunda edebiyat alanında tamamen uzmanlaşmış bir entelektüel olarak alanınızda sözde liderlerin her dediğini kabul eden, ehlileştirilmiş biri olur çıkarsınız. uzmanlaşma heyecan duyma ve bir şeyler keşfetme duygusunu da öldürür ki, bunların her ikisi de bir entelektüelde mutlaka bulunması gereken duygulardır. uzmanlaşmaya teslim olmak tembelliktir; çünkü uzmanlık alanınızın gereklerine uyarak başkalarının sizden yapmanızı istediği şeyleri yaparsınız.

uzmanlaşma her yerdeki bütün eğitim sistemlerinde bulunan genel ve etkili bir tür baskı iken, bilirkişilik ve diplomalı bilirkişi kültü daha çok savaş sonrası dünyaya özgü bir baskıdır. bilirkişi olabilmek için uygun otoritelerden tasdikname almak zorundasınızdır; bunlar size doğru dili konuşmayı, doğru otoriteleri zikretmeyi, doğru sahada bulunmayı öğretirler. hassas ve/veya karlı bilgi alanları söz konusu olduğunda bu daha da geçerlidir. yakın tarihlerde "siyaseten doğruculuk" (political correctness) adı verilen bir tutum hakkında pek çok tartışma yapıldı. akademideki hümanistler için kullanılan sinsi bir tamlamaydı bu; bu hümanistler, deniyordu sık sık, kendi başlarına bağımsız bir biçimde değil, solcu bir kumpas komitesinin belirlediği normlara göre düşünüyorlar; bu normların da insanların güya "açık" bir biçimde tartışmasını sağlamaktansa, ırkçılık, cinsiyetçilik gibi konularda aşırı hassas davranmalarına yol açtığı söyleniyordu.