2.05.2011

227 sayfa

murathan mungan

ucuzluk karşısında en iyi yürüme tarzı, sırtını dönüp gitmektir.

dünyayı ait olunacak bir yer sanmak gibi genç yaşta farkına varamadığı yanılgıları vardır insanın. oysa ve de ancak dünyada iğreti olduğunuzu anlarsınız, yerlisi olursunuz dünyanın.

"ya bir yol bul, ya bir yol aç ya da yoldan çekil." (konfüçyüs)

birikmiş emek günün birinde iyi bir ürünle geri döner size; ama aslolan sürekliliktir. bize, edebiyat maceramıza onay veren, neye borçlandığımızı tam olarak bilemediğimiz tek tük örnekler değil, verimlerimizden ortaya çıkan toplamdır. hevesi hayat yapan budur.

sinoplu filozof diyojen'e göre, insanların filozoflara değil de dilencilere sadaka vermesi, günün birinde kendilerinin de kör ya da topal olabilecekleri korkusuyla ilgilidir. korku üzerinden dolayımlanmış bir empati kurma ilişkisi ve kader karşısında bir tür korunma isteğidir bu.

eski bir çin atasözü, "ay'a işaret ederseniz, budala ay'a değil, parmağınıza bakar." der. gerçekliğin bir türüne pek uygun düşen bir söz olmakla birlikte, gene de o parmağa, parmağın sahibine ve parmağın işaret etmekteki niyetine bakmak da gerekmez mi? atasözleri, özlü deyişler, eski deyişle "darbımesel"ler, gerçekliğin bütününü kuşatmak konusunda sanıldığı kadar güvenli değildirler. görüşlerimizi bunlara yaslarken dikkatli olmak gerekir. hem o parmağın işaret ettiği, sizin bildiğiniz ay olmayabilir.

edgar degas: desen görülen şey değildir, başkalarına gösterilmesi gereken şeydir.

milyonlarca türkan şoray hayranından acaba kaçta kaçı türkan adının ne anlama geldiğini merak edip araştırmaya kalkmıştır? tarihte sultan olarak bilinen ilk türkan -o zamanlar "hatun" dense de- büyük selçuklu imparatoru melikşah'ın karısı karahanlı soyundan gelme terken hatun'dur. bugün türkan diye kullanılan adın doğrusu da terken'dir. "hakim, hükümdar, melik" anlamına gelir. gene de bizim tek sultanımız türkan şoray'dır.

"kurallara inanmam. onlar sadece istisnai durumlar için geçerlidir."

doris dörrie: hangi nedenle olursa olsun, bireyselliğini korumaya çalışan insanlara salt bu yüzden acı çektirmek bir ırkçılık çeşididir.

heinrich mann: biz insanlar, parçalanmış, yabancılaşmış bir gezegenin parçalarıyız. yeryüzü bizim vatanımız değil. onun üzerinde büyük bir susuzlukla vatanımızı arayarak yabancı gibi dolaşıyoruz.

içinde kaç milyar insan yaşıyor olsa da, dünya denen şey ne büyük bir yalnızlık!

picasso: herkes resmi anlamak istiyor. neden kuşların ötüşünü anlamaya çalışmıyorlar? gece, çiçek, kişiyi çevreleyen her şey neden anlaşılmaya çalışılmadan sevilir de resme gelince herkes anlamayı şart koşar?

edgar degas: desen biçim değildir, biçimi görme yoludur.

yalnız alanları, meydanları yoktur edebiyatın. keçiyolları da vardır. gürültüsüz yazarların tadına onlara tırmanmayı bilenler varır ancak.

"eğer 10 kişi size kuyruğunuz olduğunu söylüyorsa, dönüp ardınıza bakmalısınız." (amerikan sözü)

ona en çok gereksinim duyduğunuz anda okumak, bir kitabı anlamanın en uygun zeminidir.

irvin yalom: insanı iyileştiren terapi değil, doktor ile hasta arasındaki ilişkidir.