11.05.2015

ölüm

mine söğüt

yaşamanın ilk şartı bir gün mutlaka ölmektir.

ölüm ve süreklilik paralel olarak yaşamı belirler. insan bu paradoks yüzünden deliliğe bu kadar yakın yaşar.

insanlar devamlı ölümü yaşıyorlar. birbirlerini öldürmeyi düşünerek ve ölümden deli gibi korkarak, hayatın farkına varmayarak. çürüyen bedenlerinin, topraktan başka bir canlı olarak çıkacak olmasındaki harikuladeliği kavrayamıyorlar. kendilerine yalan cennetler, yalan cehennemler uyduruyorlar. sahip oldukları hiçbir şeyi yitirmek istemiyorlar. oysa yitirmek ilerlemektir.

sevdiğimiz birinin ölümü karşısında yaşadığımız acı, onun ölme ihtimalini düşündüğümüzde yaşadığımız acıdan daha hafiftir. bir şeyin korkusunu salmak, o şeyi yapmaktan daha çok yıpratır insanı.

dünyanın sonuna geldiğini ne kolay düşünür insan değil mi? sanki hemen kapımızda bekleyen ve gelmesi her an muhtemel bir son varmış gibi. sonsuzluğu hayal edemediğimiz için başımıza neler geldiğini düşündün mü hiç? sonsuzluğu anlayamıyoruz. çünkü bizim teker teker yaşadığımız hayatlar bitiyor. o yüzden zannediyoruz ki hayat bir gün toptan bitecek. hayır! bizim sonlanıp duran kısacık hayatlarımız sonsuzluğu besliyor. biz öldükçe sonsuzluk devam edecek.