15.03.2010

yazmak

ernesto sabato

büyük temalar ve küçük temalar, yüce konular ve basit konular yoktur. küçük, büyük, yüce ya da basit olanlar, insanlardır. bir tefeci kadını öldüren yoksul öğrencinin "aynı" hikayesi sadece bir polis haberi de olabilir, suç ve ceza da.

saplantılarımızın kökleri çok derindir ve derinleştikçe sayıları azalır. en derini belki de en karanlık olanı fakat aynı zamanda diğer köklerin tek ve her şeye kadir olanıdır; gerçek bir yaratıcının tüm eserleri boyunca ortaya çıkan köktür. bu bahsettiklerim, şu seri imalat hikaye üreticileri, televizyon dizilerinin ya da vasat best-seller'ların "verimli" üreticileri, şu sanat fahişeleri değil. evet onlar konu seçebilir. oysa yazma eylemi ciddiye alındığında, tersi gerçekleşir: seni seçen konudur. dahası, eğer peşine düşen, en gizemli bölgelere kadar, kimi kez yıllarca seni izleyen saplantın hakkında olmayacaksa tek bir satır yazmamalısın. diren, bekle, eğilimlerini sına; kolaycılık olmasın eğilimin; bu, reddetmen gerekenlerin en tehlikelisidir. bir ressam, resim yapmak için "kolaylık" denen şeye sahiptir; bu, yazarda da vardır. sakın teslim olma. artık daha fazla tahammül edemediğinde, delirebileceğini anladığında yaz. ve sonra tekrar "aynısını" yaz, demek istediğim, başka bir yoldan, daha güçlü kaynaklarla, büyük bir deneyim ve öfkeyle fakat yine her zamankini, aynı şeyi araştırmaya dön. çünkü, proust'un dediği gibi, sanat eseri kaçınılmaz olarak sonrakilere delalet eden mutsuz bir aşktır. yeraltı mağaralarımızdan çıkan hayaletler er ya da geç yeniden ortaya çıkacaklardır ve kendi şartlarına daha uygun bir iş edinmeleri zor değildir. ve terk edilmiş planlar, cenin halindeyken yok edilen taslaklar, daha az kusurlu olarak vücut bulmak için geri dönecektir.

kurnazların, zeki geçinenlerin, senin hep aynı şey hakkında yazdığını söylemeleri seni kaygılandırmasın. elbette öyle yapacaksın! van gogh ve kafka'nın ve önemsenecek herkesin, senin ruhunu koruyan bütün sert (fakat şefkatli) babaların yaptığı da bu. sonraki eserler, öncekilerin yıkıntıları üzerinde yükselen şehirler gibidir: sonrakiler yeni olsalar da bir ölümsüzlüğü, antik efsaneler, aynı ırktan insanlar, benzer alacakaranlıklar ve gündoğumları, kalıtımsal olarak geri dönen gözler ve yüzler tarafından sağlanmış bir ölümsüzlüğü maddeleştirirler.

bir dahi, satrancın standart taşlarıyla satranca yenilik getirir.