27.03.2010

kulaktaki meşale

elias canetti

bir yazarın saygınlığı özellikle savaş sırasındaki tutumuyla ölçülür.

aşk diye bir şey yoktur. aşk, şairlerin uydurduğu bir şeydir. er geç bir kitapta okursun aşkı ve genç olduğun için hemen inanırsın. yetişkinlerin senden bunu sakladığını sanırsın, bu nedenle de hemen üstüne atlar, kişisel olarak yaşamadan inanıverirsin. hiç kimse kendi başına, kendi yaşantısı içinde rastlamamıştır aşka. çünkü aşk diye bir şey yok aslında.

bir insanın yaşamı için gereksindiği birkaç resim vardır ve bunları erken bulursa, kendisinden yitirdikleri aşırı boyutlara varmaz.

en korkunç yazgı bile binlerle çarpıldığında ufalanır, bir toz tanesine dönüşür. mit; bir insana ulaşır, onu boğar, aklını karıştırır. mit, doğa yasasına indirgenmiştir ve bu, bir insan için dans etmesine yarayacak küçük bir flütten başka bir şey değildir.

yaşlıyla birlikte daha çok şey ölür. bütün o yıllar ölür. onunla yitip giden şeyler daha fazladır.

insan şiirleri hep sesli okumalı, mırıldanmakla yetinmemeli.

hiçbir şey, bir başka kişinin iç dünyasına girme arzusundan daha dayanılmaz değildir. eğer bu, sözcükleri yerli yerine koymasını iyi bilen biriyse, suskunluğu, karşısındakinin arzusunu büsbütün dayanılmaz kılar. onun içindeki sözcükleri ele geçirmeye çabalarsınız; bunları, konuğu bekledikleri yerde, onun gülümsemesinin ardında bulmayı umarsınız.

uzakta birini düşünmek her zaman için daha iyidir. insanlar birbirlerine yeterinden fazla yakın olursa fazla sürtüşme olur, ilişki yavanlaşır.

belki de sanatın en önemli görevi, çoğu kez unutuluyordu: coşkuları durultma görevi yoktur sanatın, avutma görevi yoktur, yaşantılar mutlu sonlar getirecekmiş gibi her şeyi bir yana bırakmaz, çünkü yaşantılar mutlu sonla bitmez.

veba, ülser, işkence korku -iyileştirilen bir vebanın ardından daha da kötü bir korku yaratılır. her zaman için aynı olan ve gözlerimizin önünde bulunması gereken bu hakikat karşısında avutucu aldatmacaların ne anlamı olabilir ki? başa gelecek bütün korkunçluklar, bütün korkular öngörülmüş burada.

insanın karşısında gerçek bir insanoğlunun varlığını fark etmesinde şaşırtıcı bir yan var mı? insanın bu kişiye gereksinmesi vardır; çünkü o, çarmıha gerili değildir. kopyalamakla uğraştığı sürece başına hiçbir şey gelmez.

düşünce olarak kalmayı amaçlayan acı, başka hiçbir şey yapamaz.

uzaklık yaratmada birinciydi; bu konuda çok yetenekliydi ve bu uzaklıkları öyle sarsılmaz bir şekilde kuruyordu ki, diğerlerinin elinden tutup üzerinden atlamasına yardımcı olması olanaksızdı.