31.12.2021

ün

schopenhauer

ün ve onur ikiz kardeştirler. ün, ölümlü onurun ölümsüz kardeşidir. ün, ne kadar uzun sürecekse o kadar geç ortaya çıkar; tıpkı seçkin olan her şeyin yavaş yavaş olgunlaşması gibi.

onur, nesnel olarak, başkalarının bizim değerimiz hakkındaki görüşüdür ve öznel olarak, bizim bu görüşten korkmamızdır.

lessing: kimi insanlar ünlüdür; kimileri de ünlü olmayı hak ederler.

en büyük hazzı hayran olunmaktan aldığımız için; ama hayran olanlar ise, her şeyin nedeni kendileri oldukları halde, buna gönülleri razı gelmediğinden; en mutlu kişi, bunu nasıl başarmış olursa olsun, kendine dürüst bir biçimde hayran olabilendir. böylece başkaları onu yanıltamazlar.

helvetius: onura, onur için değil, getirdiği yarar uğruna değer veririz.

bir kimseyi kıskanılmaya değer yapan, yargı gücü bulunmayan kandırılmış büyük kitle tarafından büyük bir adam olarak görülmesi değil, onun büyük adam olmasıdır; sonraki kuşakların onun adını duyması değil, onun yüzyıllar boyunca korumayı ve üzerinde düşünülmeyi hak eden düşünceler üretmesi büyük bir mutluluktur. ayrıca bu özelliği onun elinden alınamaz. bu, kendi içimizde yer alandır; öteki ise, kendi içimizde yer almayandır. buna karşılık, hayranlığın kendisi asıl unsur olsaydı, hayranlık duyulan buna değer olmazdı.

şövalye onuru, kibrin ve deliliğin çocuğudur.

genel olarak erkekler arasında aptallar ve cahiller, kadınlar arasında da çirkinler sevilir ve aranırlar. kesinlikle iyi bir kalbi olma ününe kolaylıkla erişirler; çünkü herkes, onların ilgisine, kendisi ve başkaları önünde bir perde gibi gerek duyar. tam da bu yüzden her türden zihinsel üstünlük son derece yalnızlaştırıcı bir özelliktir: lanetlenir ve nefret edilir ve bunun bahanesi olarak da sahibine her türlü hata yakıştırılır.

thomas hobbes: zihnin tüm neşesi, tüm canlılık, insanın onunla kendini kıyaslayarak yüksek görebileceği bir kimsenin varlığına dayanır.

ünün ve gençliğin bir arada olması, bir ölümlü için çok fazladır. yaşamımız öyle yoksuldur ki, bu yaşamın mülklerinin daha ekonomik dağıtılması gerekir. gençliğin bütünüyle kendi zenginliği vardır ve bununla yetinebilir. ama yaşlılıkta, tüm hazların ve zevklerin, kış mevsimindeki ağaçlar gibi kurumalarından sonra, en ücra köşede, ünün ağacı gerçek bir kış yeşili olarak kök salar; ün yazın büyüyen ama kışın yenilen kış armutlarına benzetilebilir. yaşlılıkta, gençliğinin tüm enerjisini kendisiyle birlikte yaşlanmayan yapıtlara adamış olmaktan daha güzel bir avunma yoktur.