11.08.2017

aşk ilişkileri

otto f. kernberg

yalnızlık, aşkınlığın bir ön koşuludur.

cinsel tutkuya rengini veren şey aynı anda hem erimenin yaşanması hem de ayrı bir kimliğin muhafaza edilmesidir.

erotik arzunun ilk özelliği, her zaman girecek ya da fethedecek olduğu ya da kendisine girecek ve kendisini fethedecek olan bir başka kişiye, bir nesneye yöneltilmiş bir haz arayışıdır; hem bir engeli zorla aşmayı hem de seçilen nesneyle bir olmayı ima eden yakınlaşma, kaynaşma ve iç içe geçme özlemidir.

yetişkin cinsel aşkta, ego idealinin idealleştirilen aşk nesneleri biçiminde kopyalanması insana dünyayla ahenk içinde olma, değer sistemini ve estetik ideallerini gerçekleştirme duygusu verir.

sevgi aşk nesnesine karşı ilgi duyma kapasitesinin bir ifadesidir. sevgi ötekine duyulan aşkı ifade eder ve saldırganlık karşısında oluşturulan tepkilerin yüceltici -telafi edici- bir sonucudur.

aşk ideal bir benlik durumunu gerçekleştirir ve yüceltilmiş benliğin nesneyle o andaki ilişkisi benlikle ego ideali arasındaki en uygun ilişkiyi yeniden üretir.

yetişkin erkeklerin aşk ilişkilerindeki istikrarsızlığın önemli bir kaynağı babaya ilişkin işlevlerle eksik özdeşleşme ve bu süreçteki çeşitli saplantılardır.

dişi cinsin erkeğe göre acıdan haz alma yönünde daha donanımlı bir bünyeye sahip olduğuna ve kızların erken dönemdeki özdeşliklerinin ve nesne ilişkilerinin sonraki cinsel kimliklerini, dişil rollerini ve anneye özgü davranışlarını belirlemede hayati bir rol oynadığına ilişkin hiçbir kanıt yoktur: mazoşizm büyük bir ihtimalle dişi işlevleri için uygun olmayan bir çözümdür.

buz gibilik, histerik kişiliklerin sıcak hoppalıklarının aksine narsisistik kadınların tipik özelliğidir.

histerik kişilik yapısı ve idealleştirilmiş bir babaya ödipal bir saplantısı olan ve babayla cinsel ilişki konusunda güçlü yasaklamalarla karşılaşan bir kadın, narsisistik kişilik yapısı gösteren ve kadınlara karşı şiddetli bir bilinç dışı hınç duyan bir erkekle evlenir.

durmaksızın yinelenen, çiftin ortak kabuğu koruma ihtiyacını yansıtan "beni hala seviyor musun?" sorusu, kabuğun içindeki ilişkinin niteliğinde aşktan zulme geçişe işaret eden, "bana bunu hep yapıyorsun!" demenin tersyüz edilmiş halidir. kişinin güvenlik ve esenliği açısından gerçekten önem taşıyan yalnızca ötekinin fikridir ve o fikir coşkun akan bir aşk pınarından aynı coşkunluktaki bir nefret pınarına dönüşebilir.