6.01.2009

delikanlı

dostoyevski

kişioğlunun yaşantısında en önemli, en iğrenç alışkanlığı, her şeye, herkese zararı dokunan alışkanlığı, 'desinler' için bir şey yapmasıdır.

basit görüşlü, koyun düşünceli bir insandı. böyleleri yalnızca başarıya taparlar.

dünyada bir işe -ne çeşit olursa olsun- başlamaktan akıllıca bir şey yoktur.

ne olursa olsun, her kadının yaşantısı ömür boyu bağımlı kalacağı bir erkeği aramakla geçer. bağımlı olmak tutkusuyla doludur kadın. şunu unutma, böyle olmayanı yoktur.

bu devir, sıradan insanın en parlak zamanı; duygusuzluğun, bilgisizliğin, tembelliğin, yeteneksizliğin, hazıra konmak isteyen bir kuşağın devridir. kimse bir şeyin üzerinde durup düşünmüyor. kendisine bir ülkü edinen çok az. umutlu birisi çıkıp iki ağaç dikse herkes gülüyor: "yahu bu ağaç büyüyünceye kadar yaşayacak mısın sen?" öte yanda iyilik isteyenler, insanlığın bin yıl sonraki geleceğini kendilerine dert ediniyorlar. insanları birbirine bağlayan ülkü tümden yitti, kayıplara karıştı. herkes, yarın sabah çekip gidecekleri bir handaymış gibi yaşıyor. herkes kendini düşünüyor. kendisi kapabileceği kadar kapsın, geride kalanlar isterse açlıktan, soğuktan ölsün, vız geliyor.

utanmadan, sıkılmadan kendi üzerine yazabilmesi için insanın pek bayağı bir biçimde kendine tutkun olması, kendini beğenmesi gerekir.

her şeyi biliyorum; ama işe yarar bir şey bildiğim yok.

kişinin duygularının iyisi de kötüsü de içinde oldukları sürece sözcüklerde olduğundan çok daha güçlüdürler. sözcüklere döküldüklerinde gülünçleşiyor, bayağılaşıyorlar.

her kumarbaz ilk oynadığı kartta kaybeder. iyiye işaret bile sayılabilir bu.

doğanın, gerçeklerin yasalarına göre yaşamalıdır insan.

her insanın yaradılışı bir değildir. çoklarında, akılcı sonuç, bazen tüm varlığını kaplayan, içten çıkarılıp atılması ya da başka bir biçim verilmesi zor olan güçlü bir duyguya dönüşür. bu çeşit durumlarda böyle kişileri iyileştirmek için aynı derecede güçlü bir duygu bulup yerine onu koymak gerekir. ama bu son derece güç bir yoldur. çoğunlukla olanaksızdır.

niçin ille de iyi olmalıdır insan?

çoğu güçlü insanlarda, önünde eğilebilecekleri birini ya da bir şeyi bulmaya karşı doğal bir eğilim vardır. güçlü insan bazen kendi gücünü kaldıramaz olur, ezer onu gücü.

kişide biraz hırs, biraz yetenek, beceriklilik, bilgi olsun; işler kendiliğinden yürür. yeter ki iç ateşi sönmesin.

para her eşitsizliği hizaya getirir. onun en önemli gücü budur.

her şeyi doğrulayacak yalnızca olaylardır.

fakirlik, hiçlik ile güçsüzlüğün şiiri, yeteneksizliğin de, orta halliliğin de zaferidir.

ülkü güzelliği olan kişi mutludur. bu güzellik yalnız bile olsa!

bayağı, bir anda ortaya çıkan ülküler çoğunlukla çabuk anlaşılırlar. hem toplumca, sokaktaki insanlarca. bu yetmiyormuş gibi, üstün, dahice de sayılırlar. ama ancak bir gün sürer bu: ortaya atıldıkları gün. ucuz etin yahnisi yavan olur derler. çabuk anlaşılma, anlaşılan şeyin basitliğine işarettir.

insan değişmeyen, sürekli bir düşünceye saplanınca, kafasını yalnızca ona yorunca dünyadan, insanlardan uzaklaşmış, bir manastıra çekilmiş gibi oluyor. çevresinde olup biten her şeyi bu düşüncenin süzgecinden geçirerek benimsiyor. bu yüzden de yanlış yargıya vardığı oluyor. bunun yanında, her zaman bir bahane bulabilmesi de önemli kuşkusuz.

kişioğlunun gülmekle dış görünüşünde bile neler kazandığını tahmin etmek güçtür.

kişinin burnunun dibinde sona eren bir gerçekçi görüş en delice hayalcilikten de tehlikelidir. bir çeşit körlük demektir çünkü.

sonunda herkesin öğrenmediği, bilmediği gizli bir şey yoktur.

insanları oldukları gibi sevmek olanaksızdır. ama sevmek de gerekir. bunun için duygularına gem vurarak, burnunu tıkayarak, gözlerini kapayarak -ki bu sonuncusu zorunludur- iyilik et onlara.

bence insan, yakınlarını sevmek olanaksızlığıyla birlikte doğar. akrabalar arasındaki sevgi bu bakımdan iğrençtir. hak edilmemiştir çünkü. sevgiyi hak etmek gerekir.

insanın bazı şanssızlıklara katlanması gerekir. şanssızlıklar olmasa yaşam çekilmez olur.

başkalarını yargılayabilmek için önce yargıç olmak, yargıç olabilmek için de acı çekmek gerekir.

insan en çok sevdiğini incitir.

bilinmeyen bir şey, sır olduğu için daha da çekicidir.

gerçek allahsız olanlar da vardır. hem böyleleri ötekilerden çok daha korkunçturlar. allah adını ağızlarından eksik etmezler çünkü.

avukat dediğinizin 'kiralık vicdanlı' adam olduğunu herkes bilir.

kadın kısmı severse, erkeğin boyunduruğu altına girmek için sever. kadınlar erkeğin kişilik sahibi olmasını isterler.

sevmek, erkeğin içinde olabilecek -bir kadında ise hiçbir zaman bulunmayan- gerçekten iyi, soylu bir duygudur.

fotoğrafın sahibine benzediği çok seyrek görülen bir şeydir. orijinalin kendisine, yani her birimizin kendimize benzediğimiz anlar seyrektir. insanın yüzü çok seyrek olarak en önemli olanı, kişinin en karakteristik özelliğini açığa vurur.

en önemsiz, gülünç şeylerden başlayarak yöntemli bir çalışmayla yavaş yavaş iradesini avcunun içine alır kişi. özgürlüğüne kavuşur.