20.12.2015

değişim

robert musil

ruhu akıl ile bir karşıtlık içerisine sokmak uğursuz bir yanlış anlamadır; insan açısından temel önem taşıyan sorular, akılcılığa ve akılcılık karşıtlığına ilişkin kalem tartışmaları yüzünden yalnızca bir kargaşaya sürüklenebilir. sezgi ise başlı başına bir sorun. benim talebim, bütün almanca yazanların iki yıl boyunca bu sözcükten kaçınmaları. çünkü günümüzde durum öyle ki, ne kanıtlayabileceği ne de sonuna kadar düşündüğü bir şeyi iddia etmek isteyen herkes sezgiye atıfta bulunmakta.

sorun, çok fazla akla ve çok az ruha sahip olmamız değil; fakat ruha ilişkin konularda aklımızı çok az kullanmamızda.

aydınlanma döneminin ardından cesaretimiz azaldı. küçük bir başarısızlık, akla sırt çevirmemize yetti ve şimdi her sığ gevezenin bir d'alembert'in ya da diderot'nun iradesini kendini beğenmiş bir akılcılık diye suçlamasına izin veriyoruz. akla karşı duygudan yana çıkıyoruz ve  -kuraldışı durumlar bir yana bırakılacak olursa- akıldan yoksun duygunun şişman bir budaladan farksız olduğunu unutuyoruz. bu tutumumuzla edebiyat sanatını öylesine perişan ettik ki, insan arka arkaya iki almanca roman okuduktan sonra, zayıflamak için bir integral çözmek zorunda kalıyor.

bu düzen, görünmek istediği kadar sağlam değildir. hiçbir ben, hiçbir biçim, hiçbir ilke güvence altında değildir; her şey görünmeyen, ama hiçbir zaman da duraklamayan bir değişim içindedir. sağlam olmayanın geleceği, sağlam olana göre daha fazladır ve şimdiki zaman, insanın henüz üstesinden gelemediği bir varsayımdan başka bir şey değildir.