15.02.2014

ernesto "che" guevara

alberto manguel

8 ekim 1967'de, bolivya ordusu özel kuvvetlerinin küçük bir müfrezesi sucre'nin doğusunda, la higuera köyüne yakın fundalık bir sel yatağında, bir grup gerillayı pusuya düşürdü. ikisi sağ olarak esir alındı: sadece willy diye tanınan bolivyalı bir savaşçı ile, küba devrimi'nin kahramanı, bolivya devlet başkanı general rene barrientos'un "castro komünizmi ajanlarının yabancı istilası" dediği şeyin lideri ernesto "che" guevara. yarbay andres selich haberi alınca bir helikoptere atladı ve la higuera'ya uçtu. viran bir okul binasında esiriyle 45 dakika konuştu.

1990'ların sonuna kadar, che'nin son saatleri hakkında çok az şey biliniyordu; selich'in dul eşi, 29 yıllık sessizliğin ardından nihayet amerikalı gazeteci jon lee anderson'ın, selich'in bu olağanüstü konuşmaya ilişkin notlarına başvurmasına izin verdi. tarihi bir belge olarak öneminin de ötesinde, bir adamın son sözlerinin düşmanı tarafından saygıyla kaydedilmiş olmasında dokunaklı bir yan var.

"comandante, sizi biraz morali bozuk gördüm." dedi selich, "bu izlenime kapılmamın nedenlerini açıklayabilir misiniz?"

"başarısızlığa uğradım." diye cevap verdi che, "her şey bitti, beni bu durumda görmenizin nedeni bu."

"kübalı mısınız, arjantinli mi?" diye sordu selich.

"kübalıyım, arjantinliyim, bolivyalıyım, peruluyum, ekvadorluyum.."

"neden ülkemizde eylem yapma kararı aldınız?"

"köylülerin nasıl bir durumda yaşadığını görmüyor musunuz?" diye sordu che. "vahşiler gibiler, yürek parçalayan bir yoksulluk içinde yaşıyorlar, uyumak ve yemek yemek için tek bir odaları var, giyecek giysileri yok, hayvanlar gibi terk edilmişler."

"ama küba'da da aynı şey oluyor." diye cevabı yapıştırdı selich.

"hayır, bu doğru değil." diye aynen karşılık verdi che. "küba'da yoksulluk olduğunu inkar etmiyorum ama hiç değilse oradaki köylülerin bir ilerleme hayali var; oysa bolivyalı umutsuz yaşıyor. nasıl doğduysa öyle ölüyor, kendi insanlık durumunda bir iyileşme görmeden."

cia che'yi canlı istiyordu ama belki de onların emirleri, operasyonu gözetip denetlemekten sorumlu küba doğumlu cia ajanı felix rodriguez'e hiç ulaşmamıştır. che ertesi günü idam edildi. esirleri savaşırken öldürülmüş gibi görünsün diye infazcılar onun kollarıyla bacaklarına ateş ettiler. sonra che yerde kıvranırken, -besbelli yüksek sesle bağırmamak için bileklerinden birini ısırırken- son bir kurşun göğsüne girdi ve ciğerlerini kanla doldurdu.

che'nin bedeni uçakla vallegrande'ye götürüldü, orada iki gün sergilendi ve görevliler, gazeteciler ve kent halkı gelip ona baktı. selich ve diğer subaylar, cesedi vallegrande uçuş pisti yakınlarındaki gizli bir mezarda kaybetmeden önce, başında durup fotoğrafçıya poz verdiler. ölü isa'yı kaçınılmaz biçimde hatırlatan -yarı çıplak zayıf beden, sakallı, ıstırap içinde yüz- ölü che'nin fotoğrafları bir kuşağın belli başlı ikonlarından biri halini aldı.

che bizim gördüğümüzü görmüş, bizim gibi hissetmişti, "insanlık durumu"nun temel adaletsizliklerine karşı öfke duymuştu; ama bizden farklı olarak bu konuda bir şeyler yapmıştı. yöntemlerinin şaibeli, siyasi felsefesinin yüzeysel, ahlaklılığının acımasız olması ve nihai başarısının imkansız görünmesi ise, onun, yerine tam olarak ne koyacağı konusunda asla pek emin olmasa da yanlış olduğunu düşündüğü şeye karşı savaşmayı kendine görev edinmesinin yanında daha önemsiz kalıyor.