9.06.2013

jyllands-posten

richard dawkins

toplumun abartılı din saygısının, sıradan insani saygının ötesine geçişini etkili bir şekilde aydınlatan özel bir dava:

bu dava şubat 2006'da parlayıverdi; komedi ve trajedinin sınırlarında çılgınca yön değiştiren komik bir olaydı.

2005 yılının eylül ayında bir danimarka gazetesi, jyllands-posten, hz. muhammed'i tasvir eden 12 adet karikatür yayımladı. sonraki üç ay zarfında, danimarka'ya sığınmalarına izin verilmiş iki imam önderliğinde, danimarka'da yaşayan müslümanlardan oluşan küçük bir grup, islam dünyasını baştan başa saracak bir öfkeyi özenle ve sistemlice besledi.

2005 sonunda, sürgünde yaşam süren bu kötü niyetliler yanlarına bir dosya alarak danimarka'dan mısır'a seyahat ettiler. ardından dosya burada kopyalandı ve başta endonezya olmak üzere tüm islam ülkelerine dağıtıldı. dosyanın içeriğinde danimarka'daki müslümanların maruz kaldığı sözümona eziyet hakkında temelsiz iddialar vardı ve jyllands-posten'in devlet yönetimindeki bir gazete olduğu iftirası da bu dosyada yer almıştı. dosyada ayrıca kritik nitelikli 12 karikatür ve imamların kaynağını açıklamadan ekledikleri, ancak danimarka'yla kesinlikle hiç ilgisi olmayan 3 ilave resim bulunuyordu. orijinal 12 karikatürün aksine, bu üç ekleme resim gerçekten hakaret boyutundaydı. ya da olacaklardı; tabii eğer ateşli propagandacının ileri sürdüğü üzere gerçekten muhammed'i betimliyor olsalardı. bu üç resimde bilhassa zarar verici olanı bir karikatür değildi ve bu resim, lastikli sahte bir domuz burnu takan sakallı bir adamın faks cihazından geçmiş fotoğrafıydı. daha sonra bunun bir associated press fotoğrafı olduğu ortaya çıktı; fotoğraf fransa'daki bir köy panayırının her yıl düzenlediği domuz çığlığı yarışmasına katılan bir fransız vatandaşının fotoğrafıydı. fotoğrafın ne muhammed peygamber, ne islam ne de danimarka'yla bir bağlantısı vardı. ancak müslüman eylemcilerin kahire'ye yaptıkları zararlı ve coşkulu yürüyüşleri bu üç bağlantıyı protesto ediyordu. ve tahmin edilebilir sonuçlar hayat buldu.

özenle işlenen 'incinme' ve 'hakaret', 12 orijinal karikatürün yayımlanmasından 5 ay sonra patlamaya hazır bir noktaya geldi. pakistan ve endonezya'daki göstericiler danimarka bayraklarını yaktı ve danimarka hükümetinin özür dilemesi adına isterik taleplerde bulunuldu. ne için özür dilenecekti? karikatürleri onlar çizmedi ya da yayımlamadı.

danimarkalılar tam anlamıyla özgür bir basının bulunduğu bir ülkede yaşarlar ki bu, çoğu islami ülkedeki halkın anlamakta zorluk çekeceği bir şeydir.

norveç, almanya, fransa ve hatta amerika'daki gazeteler, jyllands-posten'la iyi niyetli dayanışma içinde olduklarını gösterircesine karikatürleri tekrar bastılar ve ateşe körükle gitmiş oldular. elçilik ve konsolosluklar kınandı, danimarka ürünleri boykot edildi, danimarka halkı ve genellikle batı amerikalılar fiziksel tehdide maruz kaldı; pakistan'daki hristiyan kiliseleri, danimarka ve avrupa'yla hiçbir bağlantıları olmamasına rağmen yakıldı. libyalı isyancılar saldırdığında 9 kişi öldü ve bingazi'deki italyan konsolosluğu yandı. germain greer bu konuyla ilgili yazısında şöyle diyor:

"bu insanlar kıyamet çıkarmaya sahiden bayılırlar ve en iyi yapabildikleri şey de budur." 

danimarkalı karikatüristin kellesine pakistanlı bir imam tarafından 1 milyon dolar ödül kondu. belli ki 12 farklı danimarkalı karikatürist olduğundan habersizdi ve en kötü üç resmin danimarka'da hiçbir zaman ortaya çıkmadığından da neredeyse kesin olarak habersizdi. nijerya'da danimarkalı karikatürleri kınayan müslüman protestocular birkaç hristiyan kilisesini ateşe verdiler ve sokaklardaki hristiyanlara saldırıp onları öldürmek için pala kullandılar. bir hristiyan zorla bir araba lastiğinin içine tıkıldı, benzinle ıslatılıp tutuşturuldu. taşıdıkları pankartların üzerinde şiddet içerikli ifadeler bulunan göstericiler fotoğraf karelerine yansıdı: "islam'a hakaret edenleri katledin!", "islam'la alay edenleri doğrayın!", "avrupa, bunun bedelini ödeyeceksin: yıkım başlamak üzere!" ve görünüşe göre ironisiz olarak, "islam vahşi bir dindir diyenlerin kafasını kesin!"

birçok kişi müslümanlar tarafından iddia edilen isterik 'üzüntüyle', arap medyasının klişe yahudi karşıtı karikatürlerini yayımlamakta gösterdiği gönüllülük arasındaki zıtlığı fark etti. pakistan'daki danimarka karikatürleri karşıtı gösteri sırasında, siyah çarşaflara bürünmüş bir kadın, "tanrı hitler'i korusun!" yazılı bir pankartı taşırken fotoğraflandı.

tüm bu çılgın gümbürtüye cevaben, saygın liberal gazeteler şiddeti kınadılar ve ifade özgürlüğü hakkında göstermelik beyanlarda bulundular. ancak aynı zamanda, müslümanların 'katlandıkları' derin 'üzüntü' ve 'kalp kırıklığı' için 'saygı ve duygudaşlık' hislerini bildirdiler. hatırlayın, üzüntü ve kalp kırıklığı herhangi bir müslümanın şiddete ya da bir tür gerçek acıya maruz kalması sonucu ortaya çıkmamıştı: tüm bunlara sebep olan, danimarka sınırları haricinde yaşayan hiç kimsenin asla adını dahi duymadığı bir gazetede yayımlanan birkaç acemi karikatürdü; ancak bu kasten planlanmış bir zarara teşvik kampanyasıydı.

bu uğurda kimseyi üzmek ya da kimsenin kalbini kırmak niyetinde değilim; ama laik topluluklarımızın dine aşırı ayrıcalık tanıması beni hem şaşırttı hem de ilgimi çekti. tüm politikacılar yüzlerinin saygısız karikatürlerine alışmalı ve hiç kimse onları savunmak için ayaklanmamalıdır. ancak din söz konusu olduğunda bizden böylesi eşsiz, ayrıcalıklı bir saygı görmesini sağlayan özellik nedir? h.l. mencken'in dediği gibi:

"diğer dostlarımızın inancına saygı göstermek zorundayız; ancak bu saygı yalnızca karısının güzel, çocuklarının da akıllı olduğu teorisine gösterdiğimiz anlayışta ve boyutta olmalıdır."