2.05.2014

zebercet

yusuf atılgan

kapı açıldı: akşam tek yataklı oda ayırtan adamdı; esmer, kuru yüzlü. birden tanıdı. iki yıl önce bir gece otelde kalıp sabah giderken "üstümde para yok; sonra veririm." diyen adamdı. masanın önünde durdu.

"odayı siz mi göstereceksiniz?"

- yatak parasını önceden alıyoruz efendim.

"niye? yarın sabah veririm giderken."

- kusura bakmayın. bir gecelik borcunuz da var bize.

"nasıl? borcum mu?"

- evet. iki yıl önceydi; giderken "sonra veririm." demiştiniz.

"yanlışınız var; ilk gelişim buraya."

- yanıldığımı sanmıyorum.

"nasıl olur? bana güvenmiyorsanız kalamam otelinizde."

- siz bilirsiniz.

adam güldü. "tuhaf bir yer" dedi, çıkıp gitti. emekli subay gazetelerini, kitabını aldı; masaya yaklaştı. bir acısı varmış gibiydi yüzü; sarıydı. hasta mıydı? anahtarını verdi.

- iyi geceler efendim.

gözlerine bakıyordu. söver gibi "çok sağlamsınız." dedi. zebercet koltuğunda geriye çekildi; sarardı. adam dönüp yürüdü.