3.09.2010

banliyö

henry miller

banliyö: kötülük saçan ıssız bir yer.. banliyölerde yaşamak için ayrılan tanıdığım herkes ruhlarını tanrı'ya teslim etmişlerdi. hayat akıntısı bu varoşçuları hiç yıkamamıştı. bu canlı, yer altında yapılmış kat kat kabristana çekilmenin tek ancak tek amacı olabilirdi: üremek ve çürüyüp gitmek. eğer hayattan çekilmek için yapılan bir davranış olsaydı, anlaşılacaktı; ancak durum böyle değildi. daima bir yenilginin kabul edilmesiydi.

hayat çekilmez, sıkıntılı olurdu. can sıkıcı bir iş, iri memeli bir kadın, avluda yetişmiş çocuklar ve hastalıkları, kaygan dergiler, eğlence dergileri, çiftçiler almanağı. bir insanın kendisini bol bol, aynada seyredebileceği kadar sonsuz zaman. birbiri peşinden, güneşin doğuşu gibi rahimden düşen yavrular. kira düzenli olarak gelir ya da ipotek faizinin günü gelip çatar. yeni kanalizasyon borularının döşenmesini seyretmek ne zevklidir! yeni caddelerin açılışını ve nihayet asfaltlanışını görmek ne heyecanlı olur! her şey yenidir. yeni ve bayağı. yeni ve perişan. yeni ve anlamsız. yenilikle, rahatlık katkısı gelir. her şey gelecek nesil için planlanmıştır. insan parlak bir geleceğe ipotek edilmiştir. şehre bir yolculuk ve insan, önünde çimenlik, içinde çamaşır makinesi olan küçük bir evin özlemini duyar. şehir rahatsız edici, şaşırtıcı, ezicidir. insan banliyölerde değişik ritimde bir hayat yaşar. insan hayatın akışına kapılmazsa ne olur sanki?

denklemeler vardı.. yumuşak terlikler, radyo, duvardan fırlayıp çıkan ütü tahtası gibi. hatta evin su tesisatı bile caziptir.

tabi, zavallı gene'in böyle denklemeleri yoktu. yalnız temiz havası vardı, o kadar. doğru, o gerçek varoşlu değildi. arada kalan bu sahada yalnız bırakılmış. insanın, bütün mantık kurallarını hiçe sayan bedbaht bir şekilde vücudunu ve ruhunu birleştirdiği ıssız bir yer. her zaman gelişmekte olan şehir, daima, onu, üzerinde bulunduğu her şeyle beraber yutmakla tehdit eder. ya da, med hareketi birtakım saçma nedenlerle geri çekilir ve onları korumak üzere yükseklerde terk eder. kimi zaman şehir belirli bir yönde hareket etmeye başlar, sonra birdenbire fikrini değiştirir.

başlanmış olan gelişmeler bitirilmeden bırakılır. küçük toplum yavaş yavaş, oksijensizlikten ötürü ölmeye terk edilir. her şey bozulur ve şeklini kaybeder. bu atmosferde insan aynı kitapları okuyabilirdi.. ya da aynı kitapları.. tekrar ve tekrar okuyabilirdi. ya da aynı plak çalınabilir. girdapta insanın yeni şeylere ihtiyacı yoktur, heyecan aramaz, dış tahriklere karşı sağır kalır. insan yalnız yaşamak, kökleşmek çabasındadır, tıpkı kavanozda gelişen bir cenin gibi.