18.09.2010

altın meyveler

nathalie sarraute

bazı kitapların hak ettiği tek şey unutulmaktır.

insanların en az tahammül ettikleri şeyin, şarkıyı detone söylemekle suçlanmak olduğu söylenir. inanıyorum ki, insanın zevkinden kuşkuya düşülmesi çok daha berbattır.

romancı, gerçek bir romancıysa, her hareketi, ona tüm anlamını veren son derece karmaşık bir bütüne yerleştirir. bu bütünden ayrılan bir hareket, kendi başına hiçbir şey ifade etmez, bu açık. hiçbir sanat yapıtında, hiçbir şey bütünden ayrılamaz. tutarlı bir bütündür: her parça diğerleri tarafından gerekli kılınır ve onları gerekli kılar. romanları, sözünü ettiğiniz bu zavallı kız gibi okuyanların ellerinde yalnızca hak ettikleri kalır. onların sanat yapıtının ne olduğuyla ilgili en küçük bir mevhumları yoktur. en küçük kanıları bile..

bir romanda bir sayfa neyi kanıtlar ki? en dikkatli uzman bile yanılabilir. bir yapıtta önemli olan, bütündür. bütün parçalarının birbirlerine bağımlılığıdır, eserin yapısıdır. o sayfanın yapıtın bütünlüğü içine yerleştirilişidir, başka yerden gelen aydınlatılmasıdır, ona dayanarak gerçekleşen kaymadır, eserin açılmasıdır. taklit bir sayfa, ne kadar ustalıklı olursa olsun, hiçbir şey kanıtlamaz.

size nasıl söylemeli? ah, tabii ki, orada derinlik bulunamaz. larvaların kaynaşması, boğucu miyasmalar çıkaran bilmem hangi balçık zeminde, insanı dibe çeken bilmem hangi kokuşmuş bataklarda bocalamalar yok. hayır. buna altın meyveler'de rastlanmıyor. ama, orada rastlanan, büyük romanları oluşturan şey. bir romancı için, sanıyorum, bütün sanat, şunda, bu iğrenç kaynaşmaların, bu kokuşmuşlukların, adlandırıldıkları biçimleriyle varolduklarını farz edelim, ki ben bundan emin değilim. bu "karanlık süreçlerin" üzerinde yükselmektir. dürüst olmak gerekirse, ben buna inanmıyorum. ama haydi yine de kabul edelim. iyi ya, sanat, tam da bütün bunları kurutmaktan, onlardan, üzerlerinde bir yapıt inşa edilebilecek, yaratılabilecek, sağlam, sert bir toprak oluşturmaktan ibarettir. büyük bir roman, bana göre, bataklıklar üzerinde inşa edilen saint-petersbourg gibidir; ne zahmetler pahasına, lagünün bulanık suları üzerinde kazanılan venedik gibidir.