13.12.2008

karanlık

peter ackroyd

dünya ve görünür evren, başıboş maddenin sonsuz hiçliğin içine doğru patlaması, püskürmesidir; uzayın ve zamanın birlikte yaratıldığı o akıl almaz zamanın bir kalıntısıdır; o ilk rastlantı anının ve gereksiz yaratışın estirdiği yıldız rüzgarının bir araya getirdiği fosillerdir.

karanlık. ve biliyorum ki, maddenin kendisi bir kalıntıdır, kozmosun kusursuz örnekleme yolunda bir engeldir, ilk hiçliğin yüzeyinde bir benektir. nesneler olmaksızın yerçekimi olamaz; yerçekimi olmaksızın nesneler olamaz; uzay, zamanın dışında akıl almaz bir şey, zamanın kendisi ise uzayın bir yönünden başka bir şey değil. bu güçler parçalanmış ve eksiktir; öyleyse, yalnızca onların arasındaki ilişki anlamlıdır; çünkü bu ilişkide, görünür evrenin yaratılışından önce var olan düzenin zayıf bir yankısı vardır. belki de ben, kusursuz düzenin bir yankısını duyuyorum.

karanlık. maddenin kendisi, ancak nispeten düşük bir enerji altında incelendiğinde tanınabilir bir şekil alır; daha yüksek bir enerjide gözlendiğinde kararsız bir duruma dönüşür -şiddetli, kendiliğinden, anlaşılmaz, belirsiz, daha büyük bir gücün çakışları. içini delip geçen bu uzay-zaman sarmalları olmaksızın var olabilseydi bu güç, ne kadar basit, ne kadar katışıksız olabilirdi? evren, kendinden kurtulmak istediği için mi genişliyor?

karanlık. ama yine de evren, kökeninin kalıntılarından kaçamıyor -zamanın ve uzayın içine itilmiş, bu yolla "yaratılmış", ışığa ve sıcaklığa dönüşmüş, ağır ağır görünür varlığına ayrışmakta olan enerji. dünya kendi gelişiminin kalıntılarından nasıl kurtulamazsa, kozmos da uzay ve zaman boyutlarına indirgenişini geriye döndüremez artık. işte bunun içindir ki, tümülüsün içine gömülmüş olanlar benden bir parçadır; benim de onların bir parçası oluşum gibi. her şey başka her şeye dokunuyor, dışa doğru genişliyor; fakat yine de birbirine karışıyor. eğer bir tek ağacın bir yaprağı mucizeyle kaybolsaydı, bütün evren yok olurdu; çünkü o anda güçler dengesi bozulmuş olurdu.

karanlık. ve ben de, o düzenin bir parçasıyım, uzay ve zamanın birlikte dokumakta oldukları ilk yaratılışın bir anısıyım: görünür evrenin şekli ustaca değişmedikçe bana hiçbir şey olamaz. sonsuz uzayın içinde ben de giderek uzaklaşıyorum; bana sonsuz dehşet gibi gelen o sonsuz genişlemenin parçasıyım ben. yine de kendim değilim; kozmosun öteki her parçası kadar gelip geçici ve değişkenim; parçacıkların rastlantısal bir düzeniyim; uzayın ve zamanın sonsuz ayrışımı içinde ufak bir düzlüğüm; madde haline dönüşmüş olan güçler savaşımında bir denge haliyim.

karanlık. ama yine de madde değilim ben; içinden evrenin güçlerinin geçtiği uzayım sadece; tıpkı kozmos içindeki gezilerinde içimden geçen milyarlarca zerre gibi. bir gaz bulutu ya da bir takımyıldızla aynı varoluş düzenindenim ben. her şey bir başka şeyi seyrediyor ve şimdi damian, gözlemevinin açık kubbesinden yukarı baktıkça, çalkantılı hava içinde titreşen ve dans eden yıldızları görebiliyordu.