5.12.2008

şan hırsı

schopenhauer

times dergisinin 31 mart 1846 tarihli nüshasından, intikam amacıyla ustasını öldürmüş olan thomas wix adlı zanaatkar kalfasının idamının infazına ilişkin haberdeki bir bölüm:

"idam için belirlenen sabah, saygıdeğer cezaevi papazı tam zamanında onun yanındaydı. ancak wix, sakin davranmasına karşın, din adamının nasihatlerine ilgi göstermedi. onun gönlünde yatan asıl şey, utanılası sonunu izleyeceklerin önünde büyük bir cesaret göstermekti. sonra bunu başardı da. acımasızca hapishanenin yanında kurulmuş bulunan idam sehpasına giderken geçmesi gereken avluda şunları söyledi: 'hadi bakalım, doktor dodd'un söylediği gibi, az sonra büyük sırrı öğreneceğim!' kolları bağlı olmasına karşın, idam sehpasının basamaklarını en küçük bir yardım almadan çıktı; yukarı vardığında, sağdaki ve soldaki izleyicilere reveranslar yaptı; bu reveranslar orada toplanan kitlenin çılgın gibi alkışlarıyla yanıtlandı ve ödüllendirildi."

bu olay, ardından sonsuzluk gelecek olan ölümün en korkunç biçimi burnunun dibindeyken, bir araya toplanmış izleyiciler yığınında uyandıracağı etkiden ve onların zihinlerinde oluşturacağı görüşten başka bir şeyi dert etmeyen şan hırsının en güzel örneğidir.

aynı yıl fransa'da kralı öldürmeye teşebbüs etmekten idam edilen leconte'un yargılanışı sırasında, esas olarak aristokratlar kamarasının karşısına ciddi bir kıyafetle çıkamadığı için canı sıkılmıştı ve infazı sırasında da baş sıkıntısı, daha önce tıraş olmasına izin verilmemesiydi.

mateo aleman'ın ünlü romanı guzman de alfarache'ın giriş bölümünde; yoldan çıkmış çok sayıda suçlunun, son saatlerini sadece ruhlarının kurtuluşuna ayırmaları gerekirken, idam sehpasının merdiveninde vermek istedikleri küçük bir söyleve çalışmak ve onu ezberlemek uğruna bundan vazgeçmiş oldukları söylenir.

tüm endişelerimiz, kaygılarımız, gücenmelerimiz, kızmalarımız, korkmalarımız, zahmet çekmelerimiz belki de çoğu durumda asıl olarak başkalarının görüşüyle ilgilidir ve bu durum da, o zavallı günahkarlarda olduğu kadar saçmadır. kıskançlığımız ve nefretimiz de büyük oranda, sözü edilen kökten filizlenir.