![](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgHFbYXHiIm6xq5NGl_1Hwg-ePxFV4KpVUFtntZAL8ySUTGKwf1qWq5djJ9iPp2av2darGcwCN1Oj985-8DziSo-gAMMUi9oO2tNDozYcetzthfBrcYPQaSJClLCRRUfpCmakBRoM4_12uj/s320/%25C3%25B6mer+seyfettin.jpg)
bir gün o yılların en güzel, en sürümlü gazetesi vakit'te ömer'in (seyfettin) bir hikâyesi çıktı. hoştu, sürprizliydi. yalnız kısa kısa konuşmalar can sıkacak kadar uzatılmıştı. okurken gözlerini yüzümüzden ayırmayan ömer: "ne yaparsın cancağızım" dedi, "hakkı tarık, hikâye başına değil, satır başına para veriyor!"
bu denemeden sonra hakkı tarık, ömer'in hikâyelerini satır hesabı almaktan vazgeçti.