9.02.2019

emek ve özgürlük

andre breton

insanlar, ya öteki sefaletlerle birlikte ya da onlarsız, işe, emeğe tahammül edebildikleri ölçüde ilginç olmayı bilirler ancak. başkaldırı, onların içinde daha ağır basmasa, emek nasıl yüceltebilirdi onları? o anda görebilirsiniz onları, onlar ise zaten göremezler sizi.

ben tüm gücümle, bana değer biçilmek istenen bu köleliği yadsıyorum, nefret ediyorum ondan. buna mahkum olduğu için insana acıyorum, genelde ondan yakasını sıyıramadığı için de acıyorum ona; ne var ki beni onun safına çeken, çabasının şiddeti, acımasızlığı değil; beni onun yanına çeken, güçlü başkaldırısından başkası değil ve olamaz da. bilirim ki tanrının her günü, birkaç saniye arayla, aynı hareketi tekrarlamaya zorlayan bir fabrika fırınında ya da şu acımasız makinelerin önünde veya başka her yerde, en az kabullenilebilir, sineye çekilebilir emirler karşısında ya da hücrede veya bir idam mangası karşısında bile özgür hissedebilir kendisini insan; ama çekilen işkence değildir bu özgürlüğü yaratan. bir diyeceğim yok buna.

özgürlük, o, binbir türlü ve en zorlu özverilerle şu dünyada elde ettiğimiz özgürlük, bir kez de ele geçti mi, ondan yararlanılsın ister; hiçbir sınır konulmadan, hiçbir yararcı düşünceye kapılmaksızın yararlanılsın ister; çünkü en yalın devrimci biçimi altında anlaşılan insanın kurtuluşu olgusu, hizmet edilmeye değer tek davadır. bu herkese göre bir kurtuluş da değildir; demek istiyorum ki, her kişinin elindeki yöntemlere göre bir kurtuluş da değildir bu.

özgürlük sürekli bir zincirlerden arınmadır; doğru da, bu arınmanın sürekli olabilmesi, devamlı mümkün olabilmesi için zincirlerin bizi altında ezmemesi gerekmez mi, sizin sözünü ettiğiniz insanların çoğunu ezdikleri gibi? ama özgürlük insan açısından daha fazlasıdır belki de, daha uzun ya da daha kısa adımların, en çok, bu zincirlerin koparışı için insana vaat edilen en görkemli adımların zinciridir de.

bu adımları atmaya güçlerinin yeteceğini varsayabiliyor musunuz? bir defa zamanları var mı buna? yürekleri var mı? mert insanlar diyordunuz demin, evet kendini savaşta öldürtenler gibi mert, yürekli değil mi? hadi adını koyalım, kahramanlar. birçok bedbaht, birkaç tane de zavallı budala.. itiraf edeyim ki, bu adımlar, her şey benim için.

adımlar nereye doğru gidiyor, işte gerçek sorun burada. ama er veya geç kendilerine bir yol çizmeyi bilecekler. bu yolun üzerinde, yolu izleyememiş olanları, zincirlerinden arındırmaya yardım etmenin yollarının da görünmeyeceğini kim bilir? işte ancak o zaman biraz duraklamak gerekecek belki; ama geri dönülmeksizin tabii.