4.08.2020

valerie solanas

ayşe düzkan

"boşlukla bağlantılanmaya çalıştım ama olmuyor. o geri bağlantılanmıyor."

valerie solanas, 9 nisan 1936'da, new jersey'de, louis ve dorothy bondo'nun kızı olarak dünyaya gelmiş. talihsiz bir çocukmuş, çok küçükken babasının cinsel tacizine uğramış. annesiyle babası 1940'lı yıllarda tam olarak bilinmeyen bir tarihte boşanmışlar, valerie annesiyle birlikte washington'a taşınmış. annesi 1949'da red moran'la evlenmiş.

valerie, katolik okuluna gönderilmiş ancak buraya devam etmek istememiş, isyanı ve itaatsizliği yüzünden dedesi onu kırbaçlamış. 1951'de, henüz 15 yaşındayken evden kaçmış. bir denizciden hamile kalmış. bu çocuğun bir kız olarak doğduğu biliniyor.

bütün bunlara rağmen valerie 1954'te liseyi bitirmeyi başarmış ve üniversiteye girmiş; college park'taki maryland üniversitesi'nde psikoloji okumaya başlamış. valerie'nin üniversitede çok parlak bir öğrenci olduğu biliniyor. bu yıllarda geçinmek için bir hayvan laboratuvarının psikoloji bölümünde çalışmış. daha sonra minnesota üniversitesinde yine psikoloji üzerine bir yıla yakın çalışmış. laboratuvarda çalışırken biyolojiye büyük ilgi duyduğu da biliniyor. nitekim, scum manifesto'da bu ilginin izlerini görmek mümkün.

okulu bitirdikten sonra fahişelik yaparak ve dilenerek hayatını sürdürmeye başlamış. bu sırada sokakta yaşıyormuş. onu o döneminde tanıyan fahişeler, emektar daktilosuyla damlarda uyuduğunu anlatıyorlar. bir yandan da yazdığı oyunları arkadaşlarıyla kahvelerde oynuyormuş. bunlar, sanatta yeni yeni ortaya çıkan çeşitli modern eğilimleri yansıtan oyunlarmış. bu arada da abd'yi dolaşıyormuş.

1966 yılında greenwich'te "kıçınıza girsin" adlı oyununu yazmış. oyun, kendi ifadesiyle, "erkek-düşmanı bir fahişe ve dilencinin yaşadıklarını" anlatıyor. bir versiyonunda kadın adamı öldürür, bir diğer versiyonunda anne oğlunu boğazlar.

1967 yılında valerie ünlü ressam andy warhol'un fabrika adını verdiği stüdyosuna gitmiş. andy warhol'un ünlendiği yıllar.. fabrika'da bir sürü sanatçının oyunları sergileniyor, filmleri çekiliyor. burada warhol'un kendisi de bazı filmler çekiyormuş. valerie, warhol'un "kıçınıza girsin"le ilgileneceğini düşünmüş. warhol ilgilenmiş de. daha sonra gazeteci gretchen berg'e bu konuda şöyle söylemiş; "oyunun adının harika olduğunu düşündüm ve zaten arkadaş canlısı olduğum için davet ettim onu. ama o kadar edepsiz bir dille yazılmıştı ki acaba kadın, polis olabilir mi diye düşündüm. böyle bir şeyin warhol'a uyacağını düşünmüş olmalı."

kendisi anmıyor ama bu polis olma meselesini valerie'ye açmış. valerie, başka bir kaynakta, andy warhol'un kendisine, "sen polis misin?" dediğini, kendisinin de, "evet, polisim, bak bu da rozetim," deyip cinsel organını göstermek üzere pantolonunun fermuarını açtığını anlatıyor. besbelli, sert bir kız valerie. 

1967'nin ilk aylarında valerie scum manifesto'yu yazar. scum, erkek doğrama cemiyeti (society for cutting-up men)'nin başharflerinden oluşur ama aynı zamanda kaynayan et suyunun ya da yemeğin üzerinde oluşan kirli köpük anlamına da gelir. valerie bir yandan fahişelik yapıp dilenirken bir yandan da scum manifesto'nun el yazması kopyalarını satıyormuş. bu sırada, olimpia press'in yayıncısı maurice girodias'la tanışmış, girodias ona scum manifesto'ya dayanan bir roman yazması için avans vermiş, valerie de bu 600 dolarla san francisco'ya gitmiş.

1967 mayısı'nda, valerie warhol'dan "kıçınıza girsin"in metnini geri vermesini istemiş; ama warhol fabrika'nın dağınıklığı içinde metni kaybettiğini bildirmiş, yani tek kopyayı! zaten kıçınıza girsin'i ne oyun ne de film olarak yapmak gibi bir niyeti varmış. bu durum valerie'yi çılgına çevirmiş, sürekli olarak warhol'a telefon edip oyunu için kendisine para vermesi gerektiğini söylemiş.

1967 temmuzu'nda "ben, bir erkek" adlı filminde oynadığı için warhol valerie'ye 25 dolar vermiş, valerie daha önce de başka bir warhol filminde, "bisikletçi çocuk" ta repliksiz bir rolü oynamış. warhol'un valerie'yle ilgili bir başka hatırası daha var. aynı yılın sonbaharında new york'ta bir kahvede rastlıyor ona ve warhol'un yanındaki viva, "pis zürefa! iğrençsin!" diyor valerie'ye. valerie de, buna cevaben çocukluğunda babasının kendisini taciz ettiğini anlatıyor. ve viva, nasırlı bir ses tonuyla, "lezbiyen olmana şaşırmamak lazım." diyor. belli ki, kolay kolay merhamet uyandırmayan sert kızlardan valerie.

valerie'in bir döneminde warhol'a çok güvendiğine tanıklık edenler var. hatta onu, manifesto'da bahsettiği erkek yan örgütünün başına geçirmek istediğini de söylüyorlar. valerie'nin ünlü olmasını, 3 haziran 1968'de andy warhol'u vurması sağlamış. o gün, öğleye doğru warhol'u görmek üzere fabrika'ya gitmiş, onu orada gören paul morrissey, ne aradığını sormuş, valerie de, para almak için andy'yi beklediğini söylemiş. morrissey, valerie'den kurtulmak için warhol'un o gün gelmeyeceğini söylemiş, valerie, "önemli değil, ben beklerim." diye cevap vermiş, öğle saat iki sularında, asansörle stüdyoya girmiş, morrissey bir kere daha ona warhol'un o gün gelmeyeceğini söylemiş, valerie yine gitmiş ve yedinci defa asansörden çıktığında, saat dördü çeyrek geçerken, andy warhol'u görmüş. valerie'nin üzerinde siyah balıkçı yaka bir kazak ve yağmurluk varmış, saçları yapılı, yüzü de boyalıymış; dudaklarına dikkat çekici bir ruj sürülüymüş. elindeki kese kağıdının içinde bir 6.35'lik tabanca olduğu sonradan belli olmuş, hatta andy warhol onu görünce, "valerie ne güzel olmuş, değil mi?" demiş, o sırada orada olan paul morrisey, "valerie, işimiz var, eğer buradan gitmezsen seni eşek sudan gelene kadar döver dışarı atarım." demiş, tam o sırada telefon çalmış, arayan viva'ymış. warhol telefonla konuşurken morrissey banyoya gitmiş ve valerie silahını çekip andy warhol'a üç el ateş etmiş, birinci ve ikinci el ateş arasında warhol, "bunu yapma, valerie" demiş. üçüncü kurşun, warhol'un sol akciğerinden girip, midesine ve karaciğerine zarar vererek sağ akciğerinden çıkmış, valerie daha sonra silahını, orada bulunan sanat eleştirmeni ve küratör mario almaya'ya çevirip onu sağ kalçasından vurmuş, sonra tabancasını warhol'un menajeri fred hughes'un başına dayamış ancak ateş etmesine rağmen silah tutukluk yapmış, tam o sırada asansör gelmiş. hughes, "bak asansör geldi valerie. binsene,"demiş, valerie de, "iyi fikir" deyip asansöre binmiş ve oradan gitmiş.

warhol'un hayatı, beş doktorun beş saat ameliyat etmesiyle kurtulmuş, valerie, yıllar sonra howard smith adlı gazeteciyle telefonda yaptığı bir görüşmede, "ben cinayeti ahlaki bir hareket olarak görüyorum ve becerememiş olmamı gayrı ahlaki buluyorum. bu işe girişmeden önce atış talimi yapmalıydım." demiş. o akşam saat sekizde valerie, bir trafik polisine teslim olmuş ve andy warhol'u vurduğunu söylemiş. gerekçe olarak da, "hayatım üzerinde çok fazla denetimi vardı." demiş.

andy warhol o yıllarda, bir ressam gibi değil bir sinema oyuncusu ya da şarkıcı gibi ünlü, dolayısıyla karakola varır varmaz valerie solanas'ın etrafını bir gazeteci, fotoğrafçı sürüsü sarmış. valerie onlara, "onu vurmak için bir çok sebebim var. manifestomu okuyun, kim olduğumu anlarsınız." diye cevap vermiş. o gece çıkarıldığı mahkemede ceza hakimi david getzoff'a, "sık sık adam vurmam, bunu sebepsiz yapmış değilim, warhol elimi kolumu bağladı, beni mahvedecek bir şey yapmak üzereydi." demiş, hakim, avukat tutacak parası olup olmadığını sorunca da, parası olmadığını ama kendi savunmasını kendisinin yapacağını söyledikten sonra, "haklıydım! pişman olacak bir şey yapmadım!" diye konuşmuş, hakim herhalde ona yardım etmek için olacak, bu yorumları mahkeme kayıtlarından çıkarmış ve solanas bellevue hastanesinin psikiyatri servisine muayene edilmek üzere gönderilmiş.

13 haziran 1968'de mahkemeye çıkarıldığında, radikal feminist avukat florynce kennedy tarafından temsil edilmekteymiş. kennedy, valerie'den, "feminist hareketin en önemli sözcülerinden birisi" olarak bahsetmiş ve solanas bir psikiyatri koğuşunda kanunsuz bir biçimde gözaltında tutulduğu için tekrar yargılanmak talebinde bulunmuş ama hakim bu talebi reddetmiş ve solanas'ı bellevue hastanesine geri göndermiş, ulusal kadın örgütü now'un new york bölümü başkanı, zamanın ünlü feministi grace atkinson, solanas'ın mahkemesine katılmış ve valerie'nin "kadın haklarının öne çıkmış ilk savunucusu" olduğunu söylemiş.

valerie, 28 haziran'daki mahkemede saldırı, taammüden adam öldürmeye teşebbüs ve ruhsatsız silah taşımaktan hüküm giymiş ancak cezai ehliyetinin olmadığına karar verilerek ward island hospital'a gönderilmiş.

1968 ağustosu'nda, olympia press, scum manifesto'yu, maurice girodias ve paul krassner'in bazı makaleleriyle birlikte basmış. ancak yıllar sonra, 1977'de verdiği bir beyanatta valerie, bu baskının kasıtlı yanlışlarla dolu olduğunu, bazı bölümlerin, iç bağlantıları bozacak şekilde çıkarıldığını söylemiş.

1969 yılının haziran ayında suçlu bulunan valerie solanas üç yıl hapse mahkum olmuş, mahkemesini beklerken psikiyatri kliniğinde geçirdiği bir yıl da cezasından düşülmüş. warhol'un şikayetçi olmamasının düşük ceza almasında etkili olduğu söyleniyor. valerie, 1971 eylülünde salınmış, aynı yılın kasım ayında aralarında andy warhol'un da bulunduğu bazı kişilere tehdit mektupları gönderdiği için yeniden tutuklanmış. sonraki yıllarını, akıl hastalığıyla kâh barışıp kâh boğuşarak akıl hastanelerine girip çıkarak geçirmiş.

1977 yılında howard smith'in kendisiyle yaptığı uzun mülakattan sonra sesini soluğunu duyan olmamış. o yıllarda uyuşturucu bağımlısı olduğu ve hem geçinmek hem de ihtiyacı olan maddeyi satın alabilmek için fahişelik yaptığı biliniyor, judith coburn'un kaynakları, kafasının içindeki seslerden dolayı ilaç almadan yazamadığını aktarıyor, madde de kendi kendine bulabildiği bir "ilaç" olmuş denildiğine göre, kendisini o yıllardan tanıyan fahişeler incecik, şık ve hoş olduğunu ve sokakta işe çıkarken lame bir elbise ve yüksek bağcıklı çizmeler giydiğini anlatıyor. ama daha iyi zamanlarında valerie ile bir feminist komünde kalmış olan kadınlarla görüşmeler yapan yazar judith coburn, bu kadınların, lame elbisenin hiç de valerie'nin tarzı olmadığını söylediklerini aktarıyor. çünkü valerie, fahişelik yaparken bile geleneksel olanın dışında davranırmış. 74'lerde, çizme, kot pantolon giyip, bir erkek kasketi ve kemik çerçeveli gözlük takan ve çok açık sarı saçlarını kıvırmayan bir seks işçisi hatırlayanlar da var.

26 nisan 1988 günü, san francisco'da çok ucuz bir otel odasında, valerie parasız ve kimsesiz, amfizem ve zatüreeden ölmüş. virginia'da annesinin evinin yanına gömülmüş. judith coburn, annesinin öldükten sonra, valerie'nin bütün özel eşyalarını yaktığını söylüyor. yirmi yılda yazdıkları da böylece yok olmuş. 1990'da annesi dorothy moran, kendisiyle görüşen gazeteci rowan gaither'a, valerie'nin hayatıyla ilgili başka şeyler anlatıyor. ona göre solanas, yetmişli yılları new york'ta, daha sonraki yılları ise phoenix ve san francisco'da huzur içinde geçirmiş, moran, valerie'nin akıl hastanesine girip çıktığını da kabul etmiyor ve dünyayı kendisinden önce terk etmiş bulunan kızıyla ilgili şunları söylüyor: "yazıyordu. kendisini bir yazar olarak görüyordu, sanırım bir miktar yeteneği de vardı. uzun yıllar boyunca bir adamla yaşadı hatta. müthiş bir mizah gücü vardı."

grace atkinson: şiddet, baskının karşısında ortaya çıktığında, kurumsallaşmış şiddetin bir reddidir. böyle eylemler kahramanlıktır. 

scum manifesto'nun cesareti yalnızca bununla sınırlı değil. o dönemin özgürlükçü, ilerici olarak tariflenen bütün eğilim, akım ve klişelerine tek başına ve kalkansız saldırıyor valerie: hippie'ler, büyük sanat ve yine cinsellikle ilgili söyledikleri, libidoyu serbest bırakmanın en büyük özgürlük olarak vazedildiği 1967 abd'sinde, "cinsellik kafasızların sığınağıdır." diye kim yazabilir? bunun da kendi öznelliğiyle bağlantısını görmek gerek; yine bir mülakatta, eskiden lezbiyen olduğunu ama daha sonra herhangi bir biçimde cinselliğin ilgisini çekmediğini anlatıyor; "hiç uğraşamam!" aseksüelliğiyle ünlü andy warhol'a ilk duyduğu yakınlığın da bununla bağlantılı olduğu söyleniyor.

"erkekler her gün kadınları satıyor, kullanıyor, dövüyorlar. erkekler sürekli olarak kadınların cinsel organlarını kesiyoı; o kadar ki bu haberden bile sayılmıyor. ama bir kadın bir erkeğin penisini keserse bu uluslararası haber oluyor. daha fazla kadının erkek şiddetine, baskıya ve toplumun patriyarkal denetimine karşı mücadele etmesi gerekiyor."

valerie kadınların en az bildikleri şeyi yapmış, öfkelenmiş. bunu öğrenmeye ne çok ihtiyacımız var! kendimizden utanmadan, öfkemizi karşılayacaklardan korkmadan, çıplak, derin ve ateşli bir öfkeyle sarsılmak, bize ve başkalarına haksızlık edenlere karşı, bizi ve başkalarını incitenlere karşı sadece sabırla değil öfkeyle de karşı durmak, valerie solanas, kırık kalbi, örselenmiş bedeni, incinmiş ruhu, ışıl ışıl zekası ve benliğini zapteden delilikle, bu çok zor yolun sonuna kadar gitmiş; hayatı paylaştığımız söylenen ama hayatı ve dünyayı bize dar edenlere, erkeklere karşı, yani tarihin gördüğü bütün sömürücü ve baskıcı sınıflar içinde nefret etme hakkına en az sahip olduklarımıza karşı öfke duymuş. çünkü hatırlamak ve öfkelenmek; bütün devrimlerin anasıdır.