15.08.2020

scum

valerie solanas

insanların çoğunluğu, özellikle de eğitimli olanlar, kendi değerlendirmelerine güven duymayıp otorite karşısında alçak gönüllü ve saygılıdır.

takdir etme, "münevver"in başlıca meşgalesidir. edilgen, kifayetsiz, hayal gücü ve zekâ yoksunu olduğundan bununla idare etmek zorundadır. kendi meşgalesini yaratmaktan, kendisine küçük bir dünya yaratmaktan, çevresini en ufak bir biçimde etkilemekten acizdir çünkü. o yüzden kendisine ne verilse kabul etmek zorundadır. yaratmaktan ya da bağlanmaktan aciz olduğu için seyreder. kültürü özümsemek, haz vermeyen bir dünyada çaresizce ve korku içinde haz almaya çalışmaktır; steril, akılsız bir varoluşun dehşetinden kaçmaya çalışmak.

kültür, kifayetsizlerin egosuna bir parmak bal, edilgen seyirlerini makulleştirecek bir araç sağlar. "ince" işleri takdir edebildikleri için gururlanırlar, gübreye bakıp mücevher sandıkları için (beğendikleri için beğenilmek isterler). herhangi bir şeyi değiştirmeye güçlerinin yeteceğine inançları olmadığı için statükoya yaslanırlar. gübrede güzellik görmek zorundadırlar; çünkü görebildikleri kadarıyla, ellerine gübreden fazlası geçmeyecektir.

"sanat" ve "kültür"ün yüceltilmesi, birçok kadını daha önemli ve verimli faaliyetlerden ve etkin kabiliyetler geliştirmekten uzaklaştarıp sıkıcı, edilgen faaliyetlere yöneltmenin yanı sıra sağduyumuzu, şu ya da bu gübrenin derin güzelliği üzerine sonu gelmez, övüngen hesaplamalarla sürekli işgal eder. bu, "sanatçı"nın üstün duygular, algılar, içgörüler, değerlendirmeler sahibi birisi olarak kurgulanmasına yol açar; o yüzden güvensiz kadınların kendi duyguları, algıları, içgörü ve değerlendirmelerine olan inançlarını ayaklar altına alır.

çok sınırlı duyguya sahip olan ve buna bağlı olarak algıları, içgörüleri ve değerlendirmeleri de sınırlı olan kadın, "sanatçı"nın kendisine rehberlik etmesine ve hayatın ne olduğunu anlatmasına ihtiyaç duyar.

ama tamamen cinsel odaklı olan "sanatçı", kendi fiziksel duyumsamaları dışında herhangi bir şeyle bağlantı kuramadığı ve hayatın anlamsızlığı ve saçmalığı dışında herhangi bir görüye sahip olmadığı için sanatçı da olamaz. kendisi hayatın acizi olan birisi bize hayatın ne olduğunu nasıl anlatabilir ki?

cinsellik herhangi bir ilişkinin parçası olmayıp tam aksine insanı yalnız kılan bir tecrübedir, yaratıcı değildir ve büyük bir zaman kaybıdır. cinsellik kafasızların sığınağıdır ve kadın ne kadar akılsızsa, yani "kültür"e ne kadar saplanıp kalmışsa o kadar tatlıdır, o kadar cinseldir. toplumumuzdaki en tatlı kadınlar kudurmuş seks manyaklarıdır. ama tabii, korkunç, korkunç derecede tatlı olduklarından düzüşme düzeyine inmezler. onun yerine aşk yaparlar. bedenleri aracılığıyla iletişir, duyumsal ilişkiler kurarlar.

diğer yandan, kültüre en az dalmış olan kadınlar, en az tatlı olanlar, düzüşmeyi düzüşmeye indirgeyen o sade ve yüce ruhlar; banliyölerin, ipoteklerin, yer fırçalarının ve bebek bokunun yetişkin dünyası için fazla çocuksu; çocuklara ve kocalara bakmak için fazla bencil; başkalarının kendileriyle ilgili düşüncelerini hiç takmayacak kadar gayri medeni; babaya, "yüceler"e ya da eskilerin derin aklına saygı duymayacak kadar küstah; yalnızca kendi düşük hayvani güdülerine güvenen; kültürü civcivlerle bir tutan; tek yönelimi duygusal heyecan bulmak olan; mide bulandırıcı, tatsız, üzücü sahnelere karnı tok; kendilerini rahatsız edenlere bir tokat aşkeden nefret dolu, vahşi kaltaklar; kısaca kültürümüzün standartlanna göre scum olan bu dişiler ağır ve görece daha akılcı ve aseksüalitenin eteklerindedir.

tatlılık, terbiye, vakar, güvensizlik ve kendi içine gömülmenin yoğunluk ve zekâya yol açması zordur. sadece kendine güvenen, mağrur, dışa dönük, gururlu ve sağlam kafalı dişiler yoğun, akıllı ve edepsiz bir konuşma yapabilir.

intizam, tatlılık, özen, kamunun fikri, ahlak, götlere saygının elini kolunu bağlamadığı, her zaman cesur, pislik ve düşmüş olan scum her yola gelir. bütün gösteriyi görmüştür -her bir parçasını- düzüşme sahnesini, emme sahnesini, zürefa sahnesini -hepsini, bu sahilin tamamını gezmiştir, her limanda, her iskelede bulunmuştur- çük limanı, kuku limanı..

anti-sekse varmadan önce epeyce seks yapması gerekir insanın ve scum bütün bu yollardan geçmiştir ve artık yeni bir gösteri için hazırdır, limandan yavaşça çıkıp harekete geçme hazırlıkları yapmaktadır. ama scum sabırsızdır, gelecek nesillerin mamur olacağı fikriyle teselli bulmaz. scum kendisi için de bir parça heyecanlı hayat ister.

eğer kadınların büyük bir çoğunluğu bugün scum olsaydı, emek gücü içinden çekilebilir ve böylece bütün ulusu felç ederek birkaç hafta içinde ülkenin denetimini tamamen ellerine geçirebilirdi.

bunun dışında, tek bir tanesi bile ekonomiyi ve başka her şeyi dağıtmaya yetecek ek önlemler şunlardır: kadınların kendilerini para sistemi dışında tanımlamaları, satın almamaları ve sadece yağmalamaları, istemedikleri yasalara uymayı reddetmeleri.

polis gücü. ulusal muhafızlar, ordu, donanma ve bahriye bir araya gelse bile nüfusun yarıdan fazlasını kapsayan bir isyanla baş edemez, özellikle de bu muhtaç oldukları insanların isyanı olunca.

eğer bütün kadınlar erkekleri terk edip onlarla herhangi bir biçimde ilgilenmeyi reddederse hükümet ve ulusal ekonomi tamamen çökecektir.

o yüzden de çelişki kadınlarla erkekler arasında değildir; -scum'la, yani egemen, emniyetli, kendine güveni tam, berbat, vahşi, bencil, bağımsız, gururlu, heyecan peşinde, bildiğini okuyan, küstah ve kendisini, evreni yönetmeye layık gören, bu toplumun sınırlarına kadar özgürce gitmiş ve onun sunabildiklerinin ötesinde bir şey aramaya hazır olan kadınlarla tatlı, edilgen, kabul eden, yetiştirilmiş, terbiyeli, vakur, bağımlı, korkutulmuş, akılsız, güvensiz, onay arayan, babasının kızları arasındadır. ki bunlar bilmedikleri şeyle baş edemez, sırf tanıdık diye lağımda kulaç atmaya hazır ve orangutanlarla takılmaya razıdır; yalnızca koca babanın yanında kendilerini güvende hissederler, onları yönlendirecek güçlü kocaman bir adam olsun, içleri rahat eder. kendilerini onunla çok rahat hissederler ve başka bir hayat tanımazlar. zihinlerini, düşünce ve bakışlarını eril düzeye indirmişlerdir. sağduyu, hayal gücü ve zekâ yoksunudurlar. güneşin altında, daha doğrusu bataklıkta, rahatlatıcı, ego şişirici ve damızlık olarak işlev görürler. 

ama scum, milyonlarca götün yıkanmış beyinlerinin kendine gelmesini bekleyemeyecek kadar sabırsızdır. harika kadınlar neden sıkıcı erkeklerin hızına ayak uydurmak zorunda? şahane ve salak olanların kaderi neden iç içe geçmiş olsun ki?

bir avuç scum, sistemi, sistemli bir biçimde becererek, mülke seçici bir biçimde zarar vererek ve cinayet aracılığıyla bir yıl içinde ülkeyi eline geçirebilir.

scum kıçlarından dürtünce hale yola girerler.

bu toplumda hayat, en iyi halinde bile can sıkıntısından ibaret olduğundan ve toplumun hiçbir tarafı kadınlara uygun olmadığından; uygar kafalı, sorumlu, heyecan arayan kadınlara; hükümeti yıkmak, para sistemini bertaraf etmek, her alanda otomasyonu kurumlaştırmak ve erkek cinsini yok etmekten başka çare kalmıyor.