10.12.2019

din

john fowles

din, insan için her zaman yoğun biçimde bir özçıkar alanı olmuştur.

insanlık yüksek bir bina gibidir. kat kat bir yapı iskelesine gereksinim duyar. din üzerine din, felsefe üzerine felsefe; yirminci kat birinci katın yapı iskelesinden inşa edilemez. büyük dinler çoğunluğu bakmaktan ve düşünmekten alıkoyar.

napolyon bir zamanlar şöyle demişti: "toplum, servet eşitsizliği olmaksızın ve servet eşitsizliği de din olmaksızın var olamaz."

olası tek cennet, içinde bir zamanlar var olduğumu bilemeyeceğim cennettir.

bir efendinin bizi yönetmesini istiyoruz, ama efendimiz yok. hep nedensel ve hiyerarşik bir tarzda düşünüyoruz.

dünyamızın çevresindeki bu gizemli duvar ve ona ilişkin algımız bizi hayal kırıklığına uğratmak için değil, bizi yeniden şimdiye, yaşama, şu anki varoluşumuza yöneltmek için oradadır.

horatius: kutsanmış ayaktakımından nefret ediyorum, benden uzak tutun onları.

şükretmenin olayların gidişini etkileyebileceğini, olmasını istediğimiz şeylere yönelik bu insani tasarımlarımızın süreç içinde bizim lehimize araya girebileceğini varsaymak, en uzak atalarımızdan miras aldığımız bir delilik, bir yanılsamadır.

niçin olduğunu hiçbir zaman bilmeyeceğiz, yarını hiçbir zaman bilmeyeceğiz, bir tanrıyı ya da bir tanrının olup olmadığını hiçbir zaman bilmeyeceğiz, kendimizi bile hiçbir zaman bilmeyeceğiz.