30.07.2017

joan ve lillian

erich maria remarque

lillian başını salladı. "yorgunluk! diye düşündü. can sıkıntısı! yanımdaki bu sağlıklı canlı varlık her tarafımın titrediğini hissetmiyor mu? içimde neler olup bittiğini anlamıyor mu? yeryüzünün donmuş resminin içimde birdenbire eridiğini, hareketlendiğini, konuştuğunu, yağmurun, ıslak kayaların, gölgeleriyle ışıklarıyla birlikte bütün vadinin ve caddenin konuştuklarını hissetmiyor mu? kendimi onlarla bir daha asla şimdi olduğu kadar iyi hissetmeyeceğimi anlamıyor mu; sanki bir beşikte yatıyorum, bilinmeyen bir tanrının kollarındayım, küçük bir kuş kadar başkasına bağımlı ve ürkeğim ama yine de bütün bunların benim için bir kereye özgü olduğunu biliyorum. onlar bana, ben de onlara kavuşurken aynı zamanda da birbirimizi yitiriyoruz. bu cadde, bu köyler, mola yerlerinin önündeki kamyonlar, aydınlanmış pencerelerin ardından duyulan bu şarkı, bu gri ve gümüş renklere bürünmüş gökyüzü ve bu adlar; osogna, cresciano, claro, castione ve bellinzona, güçlükle okunan bu adlar sanki hiç var olmamışçasına hemen ardımdan gölgeler gibi yıkılacaklar. bir yandan elinden her şeyi kaçıran bir elek, öte yandan da her şeyi toplayan bir sepet olduğumu görmüyor mu? yüreğim dolup taştığı için sözcüklerin boğazıma takıldığını, yüreğime yazılı birkaç adın arasında onun adının da bulunduğunu ama her adın tek bir anlama geldiğini, yani yaşam demek olduğunu fark etmiyor muydu?"

"artık bir şey düşünme joan, hiçbir şey düşünme ve soru da sorma. sokak lambalarının ışığını ve binlerce renkli işareti görüyor musun? ölmekte olan bir asırda yaşıyoruz ve şehir hayatla titriyor. kendimizden ayrılmışız, kalbimizden başka hiçbir şeyimiz kalmamış. ben uzaklarda, ayda idim ve geri geldim. sen buradasın ve sen hayatsın. başka bir şey sorma. senin saçlarında binlerce sorunun içindekinden daha çok sır var. önümüzde gece, bir saat ve ebedilik. ta ki sabah pencerelerin önünde uğuldayıncaya kadar. insanların birbirini sevmesi her şeydir ve daima tekrarlanan bir harika ve dünyada en belli başlı şey. sevgi olmadan insan yarım adam sayılır, üzerine birkaç tarih yazılmış bir kâğıt parçası ve birkaç rastgele isim. böyle zamanda insan ölse de olur."

"ölmeyeceğiz. evet, biz değil zaman ölüyor. kahrolsun o zaman; daima ölür. halbuki biz yaşarız. biz daima yaşarız. uyandığımız zaman ilkbahar, uyuduğumuz zaman sonbahar ve aynı anda binlerce defa kış ve yaz olur. birbirimizi sevdiğimiz zaman hareketsiz durur ve asla yorulmayız. bu büyük bir şeydir. her gün bir fetih ve yıldan yıla bir yenilgimiz olur. fakat bu kimin umrunda? gözlerin parlıyor, güzel sevgilim ve dudakların genç. bilmece aramızda titriyor. ben ve sen, cevap ve soru. gecelerden, karartıdan çıkan, bütün ışıkların heyecanından çıkan, vahşi şehvetlerin en ufak seslerinden altın fırtınalarla sıkışmış, en ilkel hayvan hücresinden ruth, esther, helen, aspasia ve yol üstü kiliselerdeki mavi meryem analardan, ormanlardan ve hayvanlardan sana, sana."