6.12.2010

dokuzuncu hariciye koğuşu

peyami safa

büyük bir hastalık geçirmeyenler, her şeyi anladıklarını iddia edemezler. 

beklemeyi onlar kadar bilen yoktur.

o insan, ki yüzünde bıkkınlıkla sebat mücadele eder.

daha büyük acılara hazırlanıyordum. her yaradan içeriye birer sonda girecektir ve kemikteki çürüğe kadar dayanacaktır. 

felaketimizi başka biriyle taksim etmek saadettir; fakat annelerle değil, annelerle değil. annelere anlatılan kederler taksim değil, zarbedilmiş olur. çocuklarının felaketini iki kat şiddetle hisseden anneler, bu ıstıraplarını çocuklarına fazlasıyla iade ederler; böylece keder anadan çocuğa ve çocuktan anaya her intikal edişinde büyüdükçe büyür.

bir genç kız ne ister? mesut olmak ister.

bazen etrafımızda o kadar esrarlı bir hadise olur ki ince teferruatına kadar bunu sezeriz; fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar; fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.

dünyanın hiçbir nüzhet'i yalan söylememelidir.

öyle bir yaştaydım ve öyle bir mizaçtaydım ve çocukluğumda o kadar az oyun oynamıştım ve aldatmasını o kadar az öğrenmiştim ki, yalan bana suçların en ağırı gibi geliyordu. ve bir yalan söylendiği zaman insanların değil, eşyanın bile buna nasıl tahammül ettiğine şaşıyordum. yalana her şey isyan etmelidir. eşya bile: damlardan kiremitler uçmalıdır, ağaçlar köklerinden sökülüp havada bir saniye içinde toz duman olmalıdır, camlar kırılmalıdır; hatta yıldızlar düşüp gökyüzünde bin parçaya ayrılmalıdır filan..  

iki hasta kadar birbirine yakın hiç kimse yoktur.

hakikati seviniz, o da sizi sever. hakikati arayınız, o da sizi arar. yalan çin setleri gibi kalın duvarlar örse, altında kalan hakikat bir ince iniltiyle, bir hafif rüzgar dalgasıyla, herhangi bir küçük işaretle mevcudiyetini bildirir: "buradayım!" der.

herkes yalandan nefret eder ve yalan söyler.

ıstıraptan korkmamanın tek ilacı ıstıraptır. bu ateşi o ateş söndürür.

görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.

dünyanın bütün tavanlarına lanet olsun. arka üstü yatmaktan usandım.

ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürüdüm.