
islam alemindeki düşmanları, hasan sabbah ve adamlarını gözden düşürmek için kimi zaman "haşşaşiyun", yani "afyon içenler" diye anmışlardı. bazı doğubilimciler daha ileriki bir tarihte birçok avrupa dilinde "katil" manasına gelecek "assassin" sözcüğünün buradan türediğini düşünmüşler, bu durum da "haşşaşinler/assassins" efsanesine iyice ürkütücü bir renk kazandırmıştı. oysa gerçek farklıydı. alamut'tan günümüze ulaşan metinlere göre hasan müritlerine dinin "esaslarına" bağlı kalanlar manasında, "esasiyun" demekten hoşlanırdı ve yabancı seyyahların yanlış anladıkları bu terim "haşhaş", afyon kuşkularının ortaya çıkmasına neden oldu.
ölmeye kararlı bir adama karşı nasıl tedbir alınabilirdi ki? her türlü koruma çabası caydırma gücüne dayanır; önemli şahsiyetleri çevreleyen koruma ordularının dehşet saçan görüntüsü, bilindiği gibi, ölümden kurtulamayacaklarını hissettirerek olası saldırganların gözünü korkutmayı amaçlar. ama ya saldırgan ölümden korkmuyorsa? ya şehitliğin cennete giden en kestirme yol olduğuna inanmışsa? ya imam'ın sözleri aklından hiç çıkmıyorsa: "sizler bu dünya için değil ahiret için yaratıldınız. denize atılmakla tehdit edilen bir balık korkar mı hiç?"
hasan sabbah bir gün bir eyalet valisine şöyle yazmıştı: "ben sultan kadar güçlü değilim; ama onun verebileceğinden çok daha büyük zarar veririm sana."