25.06.2010

antikacı dükkanı

charles dickens

namuslu ve şeref sahibi bir insanın tanrının en mümtaz eseri olduğunu söyleyen şairle aynı fikirdeyim. bir taraftan alp dağları, diğer taraftan arı kuşu namuslu bir insan yanında bir hiç demektir.

vicdan, pek çokları için eğilip bükülebilen elastiki bir maddeden yapılmıştır. yani uzayıp kısalabilir ve hadiselerin türlüsüne uyabilir. yine bazı insanlar zaman geçtikçe sıcak havada birer birer atılan fanila ve yelekler gibi vicdanı elden bırakmayı öğrenirler. bazıları da vicdanı arzu edildikçe giyilip çıkarılan bir elbiseye döndürürler. hepsinden elverişlisi de bu olduğu için gittikçe rağbet kazanıyor.

bazı insanlar neşelenmeyi bilir; fakat akılları yoktur. bazılarının da akılları vardır -daha doğrusu olduğunu zannederler- fakat neşe nedir bilmezler.

bu ihtiyarlar o kadar insanı günaha sokan, o kadar insafsız ve garazkâr mahluklardır ki, şayet aile içinde nüzul illeti yoksa ne kadar yaşayacaklarını hesap etmek güç bir meseledir. hatta yine de insan aldanır.

çocuk ve çocuklaşan ihtiyar arasındaki fark, bizi utandıracak kadar büyüktür.

hassas olan insanlar kendi kederleriyle diğerlerinin de kederlenmesini isterler.

talihi azarlamaya gelmez. yoksa yanımıza uğramaz. ben bunu çok kere tecrübe ettim.

"korkak bezirgan ne kâr eder ne zarar."

hiçbir şey üzülmeden sıkılmadan elde edilmez. hiçbir şey.

büyük ihtiyaç zamanlarında, hakiki vatanseverler; ormanıyla, deresiyle ve toprağın verdiği mahsulleriyle, sahip oldukları araziye tapanlar mı, yoksa koca ülkede bir avuç toprağa olmayanlar mıdır?

iyi olsun, kötü olsun, hayatımızda her şey bize tezatlar halinde tesir eder.

insanların iyi işlerinin hakiki kaynakları bulunacak olsa ölüm bile ne kadar güzelleşir; hayırlı işler, merhamet ve muhabbetin tozlu mezarlarda yetiştiği görülürdü.

insan kalbinde öyle garip teller vardır ki, en şiddetli ve samimi çağrılara karşı hissiz ve sessiz kaldıkları halde, nihayet en hafif ve tesadüfi bir temasa cevap verirler.

en duygusuz ve çocukça dimağlarda bile sanatın pek ender kıymetlendirdiği, liyakatin pek az yardım ettiği öyle bir düşünce zinciri vardır ki, tıpkı büyük hakikatler gibi, onu keşfeden en basit bir gaye peşinde olduğu sırada, kendiliğinden doğup gelişir.

bugün az iş olursa yarın çok olabilir. hayatı tatlılaştıran kanaattir.

adaletsizlik her alicenap ve doğru insan için en tahammül edilmez, en fazla azap veren bir ezadır. bu yüzden nice temiz vicdan sahipleri kahırlarından ölmüş; nice temiz kalpler kırılmıştır. çünkü masumiyetleri ıstıraplarını arttırmaktan başka bir şeye yaramamıştır.

hapis ve endişe, en cesaretli yürekleri sindirir.

on gün için bile olsa, yalnız taş duvarlar ve taş gibi hissiz çehrelerden başka bir şey görmeyen bir zavallı için, hayat dolu, büyük bir salon, insanı hayli ürkütüp irkilten bir haldir.

geniş bir halk tabakası için, perukalı bir hayat, baş üstünde tabii saçlı hayattan çok daha dehşetli ve heybetlidir.