15.05.2019

eğitim

jiddu krishnamurti

eğitim bizim doğayla, varlıklarla ve diğer insanlarla nasıl doğru ilişkiler kurabileceğimizi keşfetmenin bir yoludur.

dünyanın her yerinde politikacılar ve diğer liderler güya eğitimli insanlardır; unvanları, diplomaları, kepleri ve cüppeleri var; doktorlar ve bilim insanları onlar. yine de insanoğlunun mutlu bir hayat sürebileceği bir dünya kuramadılar. demek ki modern eğitim başarısızlığa uğradı, değil mi? ve eğer aynı eski yöntemle eğitim almakla yetinirseniz, siz de bir başka kasvetli perişan hayati hazırlarsınız.

hepimize yetecek kadar yiyecek, giyecek ve barınak sağlamaya elverişli bilimsel bilgiler var elimizde şu an, ama açlık ve sefalet kol geziyor.

araştırmak ve öğrenmek zihnin işlevidir. öğrenmekten kastım hafızanın geliştirilmesi veya bilgi birikimi değil, yanılsamaya düşmeden berrak ve sağlıklı düşünme, inançlardan ve ideallerden değil de olgulardan yola çıkma kapasitesidir. düşünce çıkarımlardan doğuyorsa öğrenme gerçekleşmez. salt bilgi veya malumat edinmek öğrenmek değildir. öğrenmek için anlamayı sevmek ve bir şeyi sırf o şey hatırına yapma hevesi duymak gerekir. hangi türde olursa olsun zorlamanın olduğu yerde öğrenme gerçekleşmez.

öğrencinin gün içindeki düşünceleri ve eylemleri yoluyla haberdar olduğu güdülerinin ve yönelimlerin farkına varmasına yardım etmektir özgürlük.

disiplinli bir zihin asla özgür bir zihin değildir; ne de baskı altındaki bir zihin özgür olmayı isteyebilir. zihin ancak arzunun tüm sürecini kavrayarak özgür olabilir. disiplin her zaman zihni belli bir inanç ya da düşünce sisteminin çatısı altındaki harekete hapseder, değil mi? ve böyle bir zihin asla zeki olma özgürlüğüne sahip değildir. disiplin otoriteye itaati getirir. disiplin, işlevsel beceri talep eden bir toplum yapısı içinde hareket etmeyi sağlar, ama kendi kapasitesine sahip zekayı uyandırmaz.

hafıza sayesinde kapasitesini artırmaktan başka bir şey yapmamış bir zihin bilgisayara benzer; o her ne kadar şaşırtıcı derecede beceri ve doğrulukla çalışsa da yine de bir makinedir. otorite zihni belli bir yönde düşünmeye ikna edebilir. fakat belli çizgilerde veya öngörülmüş bir çıkarımla düşünmeye yönlendirilmek hiç de düşünmek değildir; bu sadece insanın bir makine gibi çalışmasına benzer ki beraberinde yılgınlığı ve diğer sefaletleri getirir, düşüncesizliği ve hoşnutsuzluğu körükler.

zeka bir bütün olarak hayatla başa çıkma kapasitesidir ve öğrenciye notlar veya puanlar vermek zekayı garanti altına almaz. aksine bu, insanın saygınlığım zedeler. bu kıyaslamalı değerlendirme zihni köreltir. bunu derken öğretmenin öğrencinin gelişim sürecini gözlemlememesi ve kaydetmemesi gerektiğim söylemiyoruz. doğal olarak çocuklarının gelişim süreçlerini bilmeye meraklı olan ebeveynler bir rapor isteyeceklerdir; ama eğer eğitimcinin ne yapmaya çalıştığım anlayamazlarsa, maalesef bu rapor istedikleri sonuçları elde etmek için kullanılan bir baskı aracına dönüşür ve böylece eğitimcinin işini mahveder.

kelimenin gerçek anlamıyla öğrenmek ancak içsel ve dışsal zorlamanın bulunmadığı dikkat halinde mümkündür. doğru düşünmek ancak zihnin gelenek ve hafızanın buyruğu altında girmediği durumda ortaya çıkabilir. zihni sessizliğe kavuşturan dikkattir ve sessizlik yaratıcılığa açılan kapıdır. işte bu nedenle dikkat en büyük öneme sahiptir.

eğer ona meslek demek yerindeyse, öğretmenlik en saygın meslektir. öğretmenlik yalnızca zihinsel donanımı değil, ayrıca sonsuz sabrı ve sevgiyi gerektiren bir sanattır. doğru eğitim almak demek hayatımızın uçsuz bucaksız alanındaki her şeyle -para, mal mülk, insanlar, doğa- ilişkimizi anlamak demektir.

sınavlardan geçerek hayatin tüm anlamım kavrayacağınızı mı sanıyorsunuz? bazı insanlar sınavlardan geçme konusunda son derece becerikliler, ama bu onların zeki olduğunu göstermez. sınavlardan nasıl geçileceğini bilmeyen diğer kişiler çok daha zeki olabilirler; daha gelişmiş el becerilerine sahip olabilir ve olan bitenleri sırf sınavdan geçmek için bilgiyle dolup taşan kişilerden daha derinlemesine kavrayabilirler.

korkunun ortadan kaldırılması dikkatin başlangıcıdır. bütün hayal kırıklıkları ve çetrefilli çelişkileriyle falanca veya filanca olma çabası, başarı kazanma hırsı olduğu sürece korku varlığım sürdürür. konsantrasyonu öğretebilirsiniz ama korkudan kurtulmayı öğretemeyeceğiniz gibi, dikkati de öğretemezsiniz.

öte yandan korkuyu üreten sebepleri keşfedebilir ve bu sebepleri anlayarak korkuyu ortadan kaldırabiliriz. demek ki öğrencinin çevresindeki ortam sağlık ve mutlulukla doluysa, öğrenci kendini güvende ve rahat hissediyorsa ve sevgiyle beraber gelen önyargısız eylemin farkındaysa, o zaman dikkat kendiliğinden oluşur. sevgi karşılaştırma yapmaz ve dolayısıyla çekememezlik ve falanca veya filanca "olma" eziyeti de sona erer.