1.03.2013

arzu

elfriede jelinek

herkes bir gün karısının kıçıyla yetinmek zorunda kalacaktır.

cinsellik de doğa gibidir; girintileri çıkıntıları olmadan hiçbir şeye benzemez.

insanlar büyük bir zevkle yapay cennetler oluşturur. ve kadınlara cennet sözü verilir; eğer yeryüzünde kocalarına ve çocuklarına cenneti yaşatabilir ve tabii bütün bunları doğru baharatlandırabilirlerse. hiçbir molanın onlara işkence çektirmesine izin verilmez. çünkü oralarda çalılıklar kıvılcım saçmaktadır.

birçok adam otomobilinin biyografisini, kadınlarının otobiyografilerinden çok daha iyi tanır.

sonlar yaklaştığında insan bedeni yitmeye başlar, geriye fazla bir şey kalmaz. doğa, parkta ve birahanedeki müzik eşliğinde ne kadar da güzeldir!

fakir insanların kıyıya ulaşabilmeleri için birçok ödün vermesi gerekir.

kadınlar umutlarla doludur ve hatıralarıyla yaşarlar; oysa erkekler anlarla ve özellikle geniş bir zaman dilimine yayılan anlarla hayatlarına devam ederler.

hayatta en önemli şey dayanıklılıktır ve eğer yeryüzünde cennet kendisini gösterecek olursa, bu bir tepe şeklinde olur ve insan her ne pahasına olursa olsun bu tepenin üstüne çıkmak zorundadır.

işsizler ucuz romanları örnek almasalardı, böyle bir dünyada nasıl yaşayabilirlerdi ki?

insan yediklerinin bütünüdür. tabii ta ki işi onu kirli bir yığına, erimeye yüz tutmuş bir kardanadama dönüştürünceye kadar. bu, geçmişin kamçı izleri kaybolmayıncaya ve insanın içine girebileceği ufak bir delik bile kalmayıncaya kadar devam edecektir. evet, insanlar, en nihayetinde sorguya alınana ve kendileri hakkındaki gerçekleri öğreninceye kadar.

erkeklerin sevgi dedikleri uzaklardadır ama ellerinin altındakileri de kullanmadan edemezler.

haysiyetsizler önemli ve misafirperverdir; sadece bir gün için, kendilerini öğütürken. ama sadece bir yıl sonra evdeki eşyaları ve otomobilleri yüzünden içeriye tıkılırlar. eğer taksitleri ödeyemediyseler daha büyük cezalara maruz kalırlar. hatta onlar hayvani bir şekilde yuvarlandıkları yataklarının bile hala taksitlerini ödemeye çalışmaktadırlar! ama biz her gün en uygunsuz zamana uyanmak zorunda olanlardanızdır. biz yabancı ve uzaktayızdır ve görüş mesafemiz ufak sokağımızın sonuyla sınırlıdır.

tuvaletler insanların aynalarıdır. bu yüzden tuvaletlerinize kendinize davranılmasını istediğiniz gibi davranın.

herkes başka bir şey hisseder ve bazılarıysa hiçbir şey; yine de içimizdeki son kırıntıyı da hazırlayıp bir diğerine sunma konusunda hemfikirizdir. bir oda yangını gibi içimizdeki ufak fırınlardan son ateşimizi dışarı salarız. isteklerimizin peşinden çok hızlı bir şekilde gider ve onlara yetişmeye çalışırız; güneş sıcaktır ve üstüne üstlük yaşama tutkumuzun barındığı ruhumuz bile ısınmaktadır. kıvılcımdan ısınmış her şeyimiz sıcak ve canlıdır; herkes görebilsin diye. ama en nihayetinde bir kez olsun düşeriz; çünkü aşık olur ve ayağımızın altındaki yeri kaybederiz. nasıl da mutluyuzdur, garip yaratıklar gibi dağlarda tepinmekten.

çiftlerin rüyaları hiçbir zaman bitmemeli.

kadınların, çok sürmeden tükenen seyrek yaşam sızıntıları, birlikte akabilecekleri ikinci bir su birikintisi arayışı içindedir. bir dizi muhteşem sevgi işareti, yere koyulmuş bayraklar gibi; ve can alıcı, hayvanların dillerini içine soktukları ya da kendi sıvılarını bile aldatan elektrik akımları.

bir kadın ısırılmak ve koparılmak için vardır.

kadınlarda birçok farklılık saptanabilir; hiçbiri bir diğeri gibi değildir; ancak erkekler için bu hiç de önemli değildir. çünkü o aynaya baktığında kendisini tanrı olarak görür; derin sularda dolaşan ve balık tutan, hiç sorun yaşamadan içine girebileceği ve dövebileceği birini bulan bir tanrı olarak. teknoloji değildir insanı güçlü yapan.

kadınlar her şeyden vazgeçebilirler; ancak asla fakirlerin yemi olan duygu üretiminden vazgeçemezler. 

bardakta en uslu duran alkol herhalde şaraptır.

kadınların duyguları bir kez olsun kamçılandıktan sonra, emin olabilirsiniz, her türlü pisliğe karışırlar.

hepimiz taşıyabileceğimiz kadarını kazanırız.

alev almaya hazır yerlere geri dönmeyi her zaman isteriz. buralarda hediye paketimizi açabilir ve eski olanları yeniymiş gibi gösterebiliriz. ve alçalan yıldızımız bize yine hiçbir şey öğretememiştir.

kadınlar sevdikleri için kendilerini bile yalanlayabilirler.

insanlar bir evin yanına bir diğerini kurmaktan çok büyük zevk alırlar; hayır, komşularını korumak için değil, onlara acı çektirmek için.

kimse yeryüzünün yasalarından kurtulmuş değildir; ağır olan her zaman aşağıya düşecektir.