13.10.2014

yaratıcılık

m. bilgin saydam

yaratıcılık stereotipik, geleneksel, rutin davranma biçiminin antitezidir. yeni olan nesne ve fikirlerin kaynağıdır. bu açıdan psikopatolojik süreç de birçok örnek sunar. yaratıcılığa giden süreçte yoğun bir anksiyete, gerek yaratıcılığa zorlayan koşulların, gerekse sürecin kendisinin yarattığı bir anksiyetedir. aynı şey psikopatolojik süreç için de geçerlidir. çünkü her ikisi de nihai olarak bir uyumu hedefleyerek eski bir durumdan yeni bir duruma dezintegrasyon şeklinde bir devinimdir. ancak biri regresyon, öteki progresyondur. yaratıcılık esnasında doğan bazı fikir ve imajlar çok yoğundur, kalıcıdır, bireyin tüm benliğini kaplar. her an dünyasına çıkagelebilir. aynı şey öteki için de geçerlidir. yine tanımlanamazlığı, yaşayan kişi için de yepyeni olması, zıtların birlikteliği, zaman kavramının yok oluşu anlamında da benzerlikler vardır. her iki durumda da kavramlar yoğunlaşabilir, bir araya gelir, aralarında beklenmedik ilişkiler kurulur, anlamlar değişir ve kayar. hem yaratıcılar, hem de psikotikler toplumsal yaşantı açısından marjinaldirler. ancak biri, kişisel yaşantısını toplumsal ve genel kılarken, öteki toplumsal yaşantısını kişisel ve özel kılar. her iki durumda da ego çözülme tehdidi altındadır. delilik, egosu tehlike altında olan bireyin kendi sorununa karşı savunmasıyken, ötekisi bireyin toplumsallaştırdığı sorununa karşı savunmasıdır. sonuç olarak her ikisi de bir yaşantıdır, gerçekliğe karşı afektik bir tavırdır. psikopatolojik süreçle karşılanan gereksinim bireyseldir ve ortaya çıkan ürünün toplumsal değeri kuşkuludur. sonuç olarak temel ayrım, kişiyi yaratıcılığa iten toplumsal talebin, toplumsal olarak tanınır bir ürünle sonuçlanmasına yol açacak tarzda bireyde içselleştirilmesiyle açığa çıkar. ürün bir sistem oluşturur, parçaların hiyerarşik bütünlüğü söz konusudur, tutarlılık vardır. ortaklaşa hissedilen veya düşünülen ilkelerde ifadesini bulan iç bağıntılılık, yaratıcının ürününde daima vardır.