15.05.2012

yaşamaya dair

nazım hikmet


yaşamak şakaya gelmez
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden
yani bütün işin gücün yaşamak olacak
yaşamayı ciddiye alacaksın
yani, o derecede, öylesine ki
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda
yahut kocaman gözlüklerin
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken
hem de en güzel, en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde

yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için
yaşamak, yani ağır bastığından

2
diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız
yani, beyaz masadan
bir daha kalkmamak ihtimali de var
duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini
biz yine de güleceğiz anlatılan bektaşi fıkrasına
hava yağmurlu mu, diye bakacağız pencereden
yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz
en son ajans haberlerini

diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için
diyelim ki, cephedeyiz
daha orda ilk hücumda, daha o gün
yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün
tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu
fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz
belki yıllarca sürecek olan savaşın sonunu

diyelim ki hapisteyiz
yaşımız da elliye yakın
daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının
yine de dışarıyla beraber yaşayacağız
insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgarıyla
yani, duvarın arkasındaki dışarıyla

yani, nasıl ve nerde olursak olalım
hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak

3
bu dünya soğuyacak
yıldızların arasında bir yıldız
hem de en ufacıklarından
mavi kadifede bir yaldız zerresi yani
yani bu koskocaman dünyamız

bu dünya soğuyacak günün birinde
hatta bir buz yığını
yahut ölü bir bulut gibi de değil
boş bir ceviz gibi yuvarlanacak
zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız

şimdiden çekilecek acısı bunun
duyulacak mahzunluğu şimdiden
böylesine sevilecek bu dünya
"yaşadım" diyebilmen için