10.05.2012

kurtar halkımı musa

william faulkner

her erkek ve kadın, o anda evli olsunlar olmasınlar, o zaman ya da daha sonra evlensinler ya da evlenmesinler, ikisinin birlikte olduğu o anda tanrıdırlar.

kadınlar o kadar çok şey umarlar ki.. tutkuyla istedikleri şeylere sahip olabileceklerini tutkuyla umarlar; ömürleri bunun hiçbir zaman olmayabileceğine inanmayı öğrenecek kadar uzun değildir.

biz hepimiz kayıp doğmuşuz.

bana öyle geliyor ki insanların karşılaştıkları gerçekler evrenseldir. başka bir deyişle kara, beyaz, kızıl, sarı derili, ne olursa olsun, insan aynı umutlara bağlanır, aynı akılsızlıkları yapar, hep aynı zaferleri kazanır. insanın giriştiği savaşım, ya kendi yüreğine karşıdır, ya başkalarınınkine; ya da çevreyle savaşılır. bu anlamda yöresel yazar diye bir şey olamaz.

zaman, akıcı bir durumdur; kişilerin geçici varlıklarının dışında var olamaz.

insanın bu dünyada geçireceği yetmiş yılı var. bu süre içinde bir dolu şey isteyebilir insan; istediklerinin bir dolusu da ona gelebilir, vaktinde istemeye başlarsa. ben başlamak için fazla bekledim. 

insan ancak başkaları onu gördüğü için düzgün davranır. 

yaşamak, hayattan tat almak için kaynayan güçlü kanı sonunda toprak emiyor. elbette aynı zamanda keder ve acı da var; ama gene de, her şeye karşın, hayat yaşayana bir şeyler, pek çok şey veriyor; çünkü sonuçta acı çekmek olduğuna inandığın bir şeye katlanmak zorunda değilsin; her zaman bunu durdurmayı, buna bir son vermeyi seçebilirsin. ve acı çekmek, kederlenmek bile hiçlikten iyidir; yaşamamaktan kötü yalnız bir tek şey vardır, o da utanç. ama sonsuza dek yaşayamazsın ve hayat her zaman sen tüm olanakları yaşayıp tüketmeden önce biter. ve bütün bunlar bir yerlerde var olmayı sürdürmeli, bütün bunlar yalnızca bir yana atılmak için icat edilmiş, yaratılmış olamaz. ve toprak derin değildir; kayaya gelene dek çok fazla toprak yoktur. ve toprak nesneleri alıp kendinde saklamak istemez; onları yeniden kullanmak ister. tohuma, meşe palamutlarına baksana, gömmeye kalktığın kokmuş ete bile ne olduğuna bak: o da yok olmayı reddeder; yeniden ışığa, havaya erişinceye dek kaynaşır, savaşır, durmadan güneşi arar.

güçlü ve insafsız olan kişi, kendini beğenmişliği, gururu ve gücü konusunda kuşkucu bir önbilgiye sahiptir ve can verdiği herkesi küçümser. 

koşulların bile durduramadığı insanlar vardır. 

bir insanın özgürlük ile başıboşluk arasındaki ayrımı yapabilmesi için acı çekmekle kazanılan bilgelikten fazlası gerekir.

her zaman her yerde iyi insanlar vardır. çoğu insan iyidir. yalnız bazılarının şansı yoktur; çünkü insanların çoğu içinde bulundukları koşulların iyi olmak için onlara tanıdığı şanstan daha iyidir.

ormanın intikamı, onu yok edenlerin kendisidir.