julian barnes
aşka kafamızı takmak zorunda kalmasak cinsel arzu çok daha kolay olurdu. evlilik çok daha dürüst olurdu ve belki de, aşkın kaşıntılarını çekmesek, gelişini heyecanla beklemesek, gidişinden korkmasak, aşk daha kalıcı olurdu.
aşk başka ne işe yarar? eğer onu satmaya niyetliysek, onun uygar erdemlerin başlangıç noktası olduğunu belirtsek iyi ederiz. insan birini, hayal gücüne dayalı bir duygudaşlık hissetmeden, dünyayı bir başkasının bakış açısından görmeye başlamadan sevemez. bu yeteneğe sahip olmadan iyi bir aşık, iyi bir sanatçı ya da iyi bir politikacı olamazsınız.
aşk konusunda çok titiz olmak insanın dikkatini kalbe, nabız atışlarına, onun kesinliklerine, onun gerçeğine, onun gücüne -ve kusurlarına- yönelmesi demektir. ölümden sonra kalp piramit biçimini alır (her zaman dünyanın harikalarından biri olmuştur bu); ama yaşarken bile kalp hiçbir zaman kalp biçiminde değildir.
aşk anti-mekanik, anti-materyalisttir. işte bu nedenle kötü aşk yine de iyi aşktır. bizi mutsuz edebilir; ama mekaniğin ve maddesel olanın meseleyi ele almasına gerek olmadığında ısrar eder. din ya saçma biçimde gündelik ya tümüyle çılgınca ya da maneviyatla yardım paralarını birbirine karıştırarak salt bezirganca bir şey olup çıkmıştır. sanat, dinin çöküşünden özgüven kazanarak dünyaya oranla aşkınlığını ilan eder (ve sanat sürer, sürer! sanat ölümü yener!) ancak bu ilan ediş herkese ulaşmaz; ya da ulaştığı yerlerde her zaman esin verici değildir, her zaman hoş karşılanmaz. bu yüzden dinin ve sanatın aşka boyun eğmeleri gerekir. aşk bize insanlığımızı ve aynı zamanda da mistik kavrayışımızı verir. bir biz vardır bizden içeri.
bu aşk kötü sonuçlanacaktır; muhtemelen öyle olacaktır. öküz etinden bir parçaya benzeyen o biçimsiz organ, hileye yatkın ve kapalıdır. şu anki evren modelimiz entropidir ve bu, gündelik dilde şu ifadeye tercüme edilebilir: sonunda her şey bombok olacaktır. ama aşk bizi düş kırıklığına uğrattığında, biz yine de ona inanmayı sürdürmeliyiz. aşk bizi düş kırıklığına uğratsa da, bizi düş kırıklığına uğratmasına karşın, bizi düş kırıklığına uğrattığı için bizim tek umudumuzdur.