18.08.2010

kemal tahir'e mapushaneden mektuplar

nazım hikmet

zafer, bütün felaketleri unutturacak kadar kuvvetli bir nesnedir.

hep aklımda fikrimde sana "edepsiz komünist" diyen sertabip bey. bir komünist kadar yurtsever, halksever, namuslu olmak kolay iş değildir ve bizler yurdumuzu, milletimizi, insanlarımızı sevmeyi, namuslu olmayı çok ağır ve acı emekler sarfıyla, çok defa hayatımız, hürriyetimiz pahasına elde ettiğimiz, öğrendiğimiz için, birçokları, yurtlarını ve milletlerini sevmeyen birçok baylar bu sevgiden mahrum olduklarından, bizi "edepsiz" görürler. onların gözünde "edepsiz" olmayı, elbette ki onlar gibi yurt ve millet düşmanı olmaya tercih ederim.

dostluk; kafa, yürek ve iş dostluğu, her sahada aynı işi yapmanın dostluğu insanlar arasındaki sevgilerin en harikasıdır.

doğru laf orijinal laftan daha değerlidir.

hikayeyi bilirsin: isa'nın önüne zina etmiş bir kadını getirmişler. recmetmek gerekiyor. isa: "kimin günahı yoksa ilk taşı o atsın" demiş.

ne güzel şey hatırlamak seni
bir mavi kumaşın üstünde unutulmuş olan elin
ve saçlarında
vakur yumuşaklığı canımın içi istanbul toprağının
içimde ikinci bir insan gibidir
seni sevmek saadeti

en kötü şey, en kötü haberi bile bilmemektir.

yeryüzünde, reel oldukça, iç bulandıracak hiçbir konu yoktur.

en güzel deniz
henüz gidilmemiş olanıdır
en güzel çocuk
henüz büyümedi
en güzel günlerimiz
henüz yaşamadıklarımız
ve sana söylemek istediğim en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür

yücel mecmuasında halide edip'le bir mülakat yapmışlar. orda "bugünkü gençler hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye bir sual var. halide edip burda diyor ki: "içlerinde 'taranta-babu' ve sırf ideoloji propanagdası olan parçalar çıkarılırsa 'benerci kendini niçin öldürdü?' derecesindeki eserleriyle gençler arasında hatta bu devirde dahi sıfatını alabilecekler vardır." beni gençler arasında sayması tuhafıma gitti. hem içerledim hem sevindim. sonra ve belki hepsinden önce "ideoloji" meselesine güldüm. hey sersem bayan, dedim, ben bir dahi değilim; fakat iyi bir sanatkarım ve bunu her şeyden önce ideolojime borçluyum. eğer sizin sanatkarlarınız yoksa ideolojinizin bugün artık iyi sanatkara muhteva olamayacak kadar tefessüh etmiş olmasından gelir.

yaşamak ümitli bir iştir sevgilim
yaşamak
seni sevmek gibi ciddi bir iştir

namuslu insanların öfkesi yeryüzünün en güzel, en haklı, en müthiş kuvvetlerinden biridir.

bu dünyada ihtiyarlamamak, kör olmamak, yaşamak için güzel bir şeye bağlanmak ve onunla faal münasebette bulunmak biricik çaredir. sevmek; ihtiyarlığı, hastalığı ve ölümü yeniyor.

seni düşünmek güzel şey
ümitli şey
dünyanın en güzel sesinden en güzel şarkıyı dinlemek gibi bir şey
fakat artık ümit yetmiyor bana
ben artık şarkı dinlemek değil
şarkı söylemek istiyorum

hikaye merakla okunmazsa hikaye değildir.

ne güzel şey hatırlamak seni
ölüm ve zafer haberleri içinden
hapiste
ve yaşım kırkı geçmiş iken

daktilo ile yazmak ne güzel şey; yeryüzünde mülkiyetini affedeceğim yegane istihsal aleti daktilo makinesidir.

ölümü, ömrün kısalığını tatlı bir kederle düşünerek
şarap içmek lale bahçesinde, ayın altında
bu tatlı keder doğduk doğalı nasip olmadı bize
bir kenar mahallede, simsiyah bir evde, zemin katında

diyalektik denen nesne bir acayip şeydir ve hakikat bazen en umulmadık şartlarla tecelli eder.

varılacak yere
kan içinde varılacaktır
ve zafer
artık hiçbir şeyi affetmeyecek kadar
tırnakla sökülüp koparılacaktır