7.07.2010

edebiyat ve kötülük

georges bataille

edebiyat ya her şeyin özüdür ya da hiçbir şey.

edebiyat iletişimdir. iletişim ise hakkaniyeti gerektirir. bu görüşün benimsediği katı ahlakın çıkış noktası, kötülüğün benimsenmesine katkıda bulunmaktır ve bu katılım, yoğun iletişimi yaratır.

erotizm, ölüme dek yaşamın onaylanmasıdır.

marquis de sade: bazı tehlikeli anlar vardır ki fizik, ahlakın hatalarıyla tutuşup yanar.

sadizm, bir yıkımı seyretmekten zevk almaktır ve yıkımların en acısı da insanoğlunun ölümüdür.

sadizm, kötülüğün ta kendisidir. maddi bir yarar sağlamak üzere öldürmenin hakiki bir kötülük sayılabilmesi için katilin, beklediği yararın ötesinde öldürme eyleminin kendisinden de haz duyması gerekir.

charles baudelaire: yararlı bir insan olmak her zaman bana çok iğrenç gelmiştir.

gerçek dünyanın temel ilkesi aslında akıl değil, geçmişin çocuksu davranışlarından ya da şiddet gösterilerinden doğan keyfilikle bütünleşen akıldır.

andre breton: olan bitenler bizi şuna inanmaya sevk ediyor: zihinde, yaşamla ölümün, gerçekle tahayyülün, geçmişle geleceğin, iletilebilir olanla olmayanın, yukarıyla aşağının çelişki olarak algılanmadığı belli bir nokta vardır.

en insancıl haliyle edebiyat, tutkunun doruğudur.

rene char: bütün egemenliğini kullanarak gözlerini kapatmayan insan, bakılmaya değer olanları göremeyecektir.

jean-paul sartre: artık ağacı ya da evi görmekten bıktık. onların seyrine dalıp kendimizi unutuyoruz.

nietzsche: trajik olanın yok olup gittiğini görmek ve kendi içinde o derin kavrayışı, heyecanı ve sevecenliği duya duya bu duruma gülebilmek; işte tanrısal olan bu!

charles baudelaire: her dakika, zaman düşüncesi ve duygusu altında eziliyoruz. bu kabustan kaçmanın, -onu unutmanın- yalnızca iki yolu var: haz ve çalışma. haz bizi yıpratır. çalışma ise güçlendirir. tercihinizi yapın.

haz, duygusal hayatın olumlu biçimidir: kaynaklarımızı verimsiz bir biçimde harcamadıkça hazzı hissedemeyiz (haz yıpratıcıdır). çalışma ise bir etkinlik halidir: kaynaklarımızın çoğalmasına yol açar (çalışma güçlendirir). oysa "her dakika, her insanda eşzamanlı iki talep vardır"; bunlardan biri çalışmaya (kaynakların çoğalması), diğeri de hazza yönelir (kaynakların harcanması).

marquis de sade: felsefenin meşalesini tutkuların yaktığını hiç düşünmeden herkes tutkuların aleyhinde konuşup duruyor.

her genel hakikat, daima özel bir yalan görünümdedir. yalan söylemeyen din ya da şiir yoktur. hatta bazı durumlarda dışarıdaki kalabalıkların bilgisizliğine indirgenemeyecek din ya da şiir de yoktur. ancak yine de din ve şiir bizi tutkuyla, ölümün hayata karşı çıkmadığı yere, kendi dışımıza savurmaktan asla vazgeçmez.

william blake: tıpkı tırtılın yumurtalarını bırakmak için en güzel yaprakları seçmesi gibi, papaz da lanetini en güzel sevinçlere yöneltir.

rüyaların, bir yandan insanı korku içinde bırakırken, diğer yandan da son ana sakladığı bir ihtimalin ipuçlarını vermesi sıkça rastlanan bir durumdur.

marquis de sade: kapatıldıktan sonra çukurun tam üstüne meşe palamutları dikilsin; söz konusu çukurun bulunduğu toprak parçasına ağaç dikilmesini ve koruluğun, önceden olduğu gibi ağaçlarla kaplanmasını istiyorum. ne toprakta mezarımdan en küçük bir iz kalmalı ne de insanların hafızasında bana dair bir anı."

hakikat ve adalet tutkusu, sahiplerini irkiltir çoğu kez.

charles baudelaire: her dakika, her insanda eşzamanlı iki arzu vardır. bunlardan biri tanrı'ya diğeri ise şeytan'a yönelir. tanrı'ya yakarış ya da tinsellik, kademe kademe yükselme arzusudur. şeytan'a yakarış ya da hayvansılık ise kademe kademe alçalma sevincidir.

nasıl aşkın ölçüsü dehşet duygusuysa, kötülüğe susamışlık da iyiliğin ölçüsüdür. iyiliğin tuttuğu taraf boyun eğmenin, itaatin safıdır. özgürlük daima isyana açılan bir kapıdır; oysa iyilik kuralların katılığına sıkı sıkıya bağlıdır.

ışığın doğması için hapishane duvarlarının olması şarttır.

marquis de sade: ölüme alışmanın en iyi yolu, onu açık saçık bir düşünceyle bağdaştırmaktır.

charles baudelaire: ve onlar ki, uzun giysilerinin altında sakladıkları kırbaçla, karanlık ormanda ve yalnız gecelerde hazzın köpüğünü acıların gözyaşlarına karıştırırlar.