7.11.2014

inanç

comte de volney

her inancın ilk koşulu, her dinin ilk dogması kuşkuyu kovar, incelemeyi yasaklar, insanı kendi başına yargı vermekten uzaklaştırırken, zekanın gözünü örten bağı nasıl açmalı?

gerçek, kendisini tanıtmak için ne yapacak? o, mantığa dayanan kanıtlarla ortaya çıkacak olsa, korkak insan kendi bilincini kabul etmiyor. gökten gelen güçlerin yetkisine dayanacak olsa, bir düşünceye saplanmış olan insan, benzeri bir yetkiyle karşı koyuyor. her yeniliği de sövgü sayıyor. böylelikle daldığı düşüncesizlik içinde zincirlerini perçinleyen insan, kendisini, olduğu gibi cehaletinin, tutkularının eline bıraktı.

insan, haksız yakınmasıyla, daha ne zamana dek gökleri rahatsız edecek? daha ne zamana dek, uğradığı yıkımlar için, boş çığlıklarla suçu yazgıya yükleyecek? gözleri aydınlığa, yüreği mantıkla gerçeğin aşıladığı düşüncelere hep böyle kapalı mı kalacak? bu ışık fışkıran gerçek, her yerde ona kendisini gösteriyor; ama onun hiç gördüğü yok. mantığın sesi kulağına bağırıyor da o yine işitmiyor.

insan boş yere, yıkımlarında karanlık ve düşlemsel etkenler görüyor. boş yere, acılarına gizemli nedenler arıyor. evrenin genel düzeni içre insanın durumu elbette ki engellere kul köledir, elbette ki onun yaşamına üstün güçler egemendir. ama bunlar, ne bir kör yazgının buyrukları ne de görülmedik, şaşırtıcı varlıkların hevesleridir. bir parçası olduğu dünya gibi insan da, gidişleri düzenli, sonuçları ve özleri değişmez doğal yasaların boyunduruğu altındadır.

iyiliklerle kötülüklerin ortaklaşa kaynağı olan bu yasalar, hiç de uzak yıldızlarda yazılı ya da gizemli kitaplarda gizlenmiş değildir. yeryüzündeki varlıkların doğalarında, onların yaşamlarıyla birleşmiş olarak, her zaman, her yerde insanın karşısındadırlar. onun duygularını yönetirler, zekasına yol gösterirler; yaptığı her işin cezasını ve ödülünü verirler. insan bu yasaları tanımalıdır. kendisini çevreleyen varlıkların niteliğini, kendi öz niteliğini anlamalıdır. o zaman, acılarının nedenlerini, bunlara ne çareler bulunabileceğini öğrenir.