8.04.2013

hayat köprüsü

erich maria remarque

dünyanın hiçbir yeri, uğrunda bir ömür feda edilebilecek kadar güzel değildir.

insanlar daima doğru olan şeyleri yapmazlar; hatta doğrunun ne olduğunu bildikleri zaman bile. bazen hayata bütün güzelliğini, tam yerinde yanlış birtakım kararlar vermek, hatalı bir yoldan yürümek verir.

hayat paradokslardan hoşlanır. tamamen güvende olduğumuzu hissettiğimiz an, daima en gülünç olduğumuz ve ayağımızın sürçmek üzere olduğu andır. öte yandan, artık kaybolduğumuzu zannettiğimiz anda da hayat bütün nimetlerini üzerimize bir sağanak gibi yağdırır.

her şey şu veya bu açıdan bakıldığı zaman biraz gülünçtür.

bir kadının üzerine düşen erkek onu daima kaybeder; buna karşın kadınları dudaklarında bir tebessümle başlarını alıp gitmeye bırakan erkekler de kadınların kalbini daima çalarlar.

insan ne yapsa boşuna. ölümü bir süre için unutuyorsunuz, sonra hiç beklemediğiniz bir anda onu hatırlatan bir şeyle burun buruna geliveriyorsunuz.

insan sağlıklı iken etrafını hor görmek çok kolaydır.

insanın kendisini hayvanlardan üstün kıldığına inandığı her şey, daha kişisel, daha karışık sevinçler, daha derin bilgiler, daha korkunç zulümler, merhamet duyma yeteneği, hatta insanın kafasında yaşattığı tanrı düşüncesi bile hayvanların bilmediği varsayılan bir tek bilginin ürünüdür: er veya geç öleceğini bilmenin ürünü.

insanın mükemmelen yapamadığı şey tehlikelerle doludur. mükemmelen yapıyorsa daha da tehlikelidir. zira o zaman pervasız hareket eder.

aşkta hiçbir zaman affedilecek bir şey yoktur.

hayatta en arzuya şayan olan şey insanın kendi ölümünü bizzat seçebilmesidir. çünkü o zaman hayat insanı pis bir sıçanı gebertir gibi öldüremez; insanı hazır bulunmadığı bir zamanda boğazını sıkarak, nefesini keserek yok edemez.

her şeyden hoşlanan bir kadın kadar tehlikeli bir varlık yoktur. bir erkek ne yapmalı ki o kadın sadece kendisinden hoşlansın.

minicik bir şapkanın insana verebileceği huzurun derinliğini ancak bir kadın bilebilir.

zavallı kızlar, kısa ve ateşli bir flört döneminden sonra evlendikleri erkeğin kendilerini izvidaç sisteminin orta çağlardan kalma zulmet dolu zindanlarına hapsedeceğinden habersiz nikahlanırlar.

aşkın tam karşıtı ölümdür. ve aşk bize ölümü kısa bir zaman için de olsa unutturan acı bir büyüdür. işte onun için değil midir ki, zaten ölüm hakkında bir şeycikler olsun bilen biri aynı zamanda aşka dair de bazı şeyler bilir.

idam edilmek üzere olan bir mahkum için bir saatlik bir zaman, başka insanlar için elli yıllık bir ömürden daha değerlidir.

uzun bir maziden başka nedir uzun bir ömür?