9.04.2013

beyitler


gel ey fasl-ı bahârân mâye-i ârâm u hâbımsın
enis-i hâtırım kâm-ı dil-i pür-ıztırabımsın
(nedim)

(ey bahar gel, benim huzur ve uykumun mayası
acılı gönlümün neşesi, düşüncemin arkadaşı)

ey âlem-i misâlin seyyâh-ı huşyârı
hiç kasr sûretinde gördün mü nev-bahârı
(nedim)

(ey rüya âleminin akıllı seyyahı
hiç köşk şeklinde gördün mü ilkbaharı)

geldi sabah-ı rûz-i civaniye infilak
eyyâm-ı fitne erdi belâlar mübarekî
(?)

(gençlik gününün sabahı patlamayla geldi
kargaşa günlerdi erişti, belalar mübarek olsun)

der-vakt-i civânî zi muhabbet çi hicâbest
bes tavr-ı aceb lazım-ı eyyâm-ı şebâbest
(hâfız-ı şirazî)

(gençlik çağında aşktan niçin utanmalı
tuhaf davranışlar gençlik günlerinin gereğidir)

hicrile çifte nehr-i revân oldu gözlerim
o nihâli hayli zaman oldu gözlerim
(?)

(ayrılık acısıyla gözlerim akan iki ırmak oldu
nice zamandır o fidan boylu sevgiliyi beklemekteyim)

ve beyne ihtilaf-il-leyli ves-subhi ma'rekün
yekkürü aleyna ceyşühu bil-acaib
(?)

(gece ile gündüz arasında savaş vardır
acayip askerleriyle bize saldırırlar)

yaktın ey âteş-zen-i ârâm yanmış gönlümü
nev-heves kıldım şu kendinden usanmış gönlümü
(halil şakir bey)

(ey huzur ve rahat yakıcı güzel, yanmış gönlümü yaktın
şu kendinden usanmış gönlümü yeni heveslenir kıldın)

yâre küstahâne dil arz etti dâğ-ı sineyi
âteşin pîrâhen oldu germî-i haclet bana
(sâmî)

(gönül, sevgiliye küstahça göğsündeki yarayı gösterdi
utanmanın sıcaklığı bana ateşten bir gömlek oldu)

nasıl çıldırmadım hayretteyim hâlâ sevincimden
lisanından seni sevdim sözün gûş ettiğim demler
(recaizade mahmut ekrem)

yetmez mi temâşâ-yı cemal el de sunarsın
ey âşık-ı mihnetzede buldukça bunarsın
(sâmi mustafa)

(güzelliği seyretmek yetmiyor mu ki el uzatıyorsun
ey başı belalı âşık, buldukça bunuyorsun)

şâne ger kâkülünün bir teline verse zarar
çûb-ı şimşâd biten yerleri sûzân ederim
(?)

(eğer tarak, saçının bir teline zarar verecek olsa
şimşir ağacı yetişen bütün yerleri yakarım)

yer yer açıldı hâne-i tende çerâğ-ı ye's
etti kaza derûn-ı dili dâğ dâğ-u ye's
(?)

(ten evinde yer yer umutsuzluk meşalesi açıldı
kader gönlün içini umutsuzlukla yaraladı)

tahammül eylemez zûr-ı hevâya perde-i ismet
giribân-çâk-i gül dest-i bidâd-ı sabâdandır
(namık kemal)

(namus perdesi arzulara tahammül edemez
gülün yakasını yırtan bahar yelinin zalim elidir)

ko feryâd eylesin gülşende bülbül çâk çâk olsun
o gül-rûhsâr ile sâgar bedest-i işretim şimdi
(şeyh galip)

(bırak bülbül, gül bahçesinde feryatla parçalansın
ben şimdi o gül yanaklı yârimle içki içmekteyim)

dostum âlem seninçün olsa ger düşmen bana
gam değil zira yetersin dost ancak sen bana
(fuzuli)

çeşmimde yine aksin eder hüsnünü seyrân
gayriyete razı mı olur gayret-i dîdâr
(?)

(gözümde yine yansıman güzelliğini seyreder
yüzünün tahammülü başkasına razı olur mu hiç)

yusuf-ı güm-geşte bâz âyed be-kenan gam mehor
külbe-i ahzân şeved rûzî gülistan gam mehor
(hâfız-ı şirazî)

(kaybolan yusuf, kenan ilinden yine gelir, gamlanma
hüzün kulbesi bir gün yine gülistan olur, gamlanma)

âlemin bir zevki yok kim ahiri derd olmasun
mahitab-ı iyde derpeydir hilali matemin
(?)

(dünyanın bir zevki yok ki, sonu dert olmasın
matemin hilali, bayram mehtabının ardından çıkagelir)

en edna lûtfuna can vermeye müştak iken sad hayf
beni cevrinle öldürdün beyim ağyâra aldattın
(?)

(en küçük lütfuna can vermeyi arzuyla beklerken, binlerce yazık ki
beyim sen yabancıların sözüne aldanarak beni eziyetinle öldürdün)

kâş fermûdî be şimşîr-i siyâset kuştenem
tâ nedîdî der çunin rûzî behârî düşmenem
(ismet buhârî)

(keşke ceza kılıcıyla öldürülmemi emretseydiniz de
düşmanlarım beni böyle bir günde hor görmeselerdi)

fıskın envâında yüz bin kere ettim cüst-cû
illet-i alâm-ı yeise bulmadım bir çare ben
(?)

(ahlaksızlığın her türünde üzüntünün verdiği acılara
bulamadım bir çare yüz bin kez aramış olsam da)

cismimi yaktınsa âmâl etme gönlümden sakın
külhanım eksik değil hâkisterimde ahkerim
(fuzuli)

(vücudumu yaktınsa da ayak altına alma gönlümden sakın
öyle bir ocağım ki külümde kor eksik değildir)

iyd-i ekberdir şehîd-i aşkına derse o mâh
bir nigâh-ı rahm edip biçare kurbanım mıdır
(?)

(o ay yüzlü, aşk şehidine acıyan bir bakışla,
"bu zavallı kurbanım mıdır?" dese
bu, onun için en büyük bayramdır)

via namık kemal