9.01.2011

yazmak

annaeus serenus

edebi çalışmalarımda, dikkatimi konuya odaklamamın daha iyi olduğunu düşünüyor, konuşurken de buna öncelik verip konunun gereken kelimeleri sağlayacağına güvenmeye, böylece üzerinde fazla çalışılmamış bir üslubun konuşmamı nereye isterse oraya yönlendirmesine izin vermeye dikkat ediyorum. şöyle diyorum kendime: "yüzyıllar boyunca baki kalacak bir şey yazmaya ne gerek var? senden sonrakilerin senin hakkında sessiz kalmalarına razı olup çabalamayı bırakamaz mısın artık? sen ölmek üzere doğdun; sessiz bir cenaze çok daha zahmetsizdir. o halde zamanı geçirmek için, kendine yönelik basit şeyler yaz, yayımlatmayı amaçladığın şeyler değil; sadece yaşadığı gün için çalışanların daha az emeğe ihtiyacı olmuştur hep." sonra gene zihnim düşüncelerinin büyüklüğü ile ayaklanır, kelimelerle büyük işler başarma tutkusuna kapılır ve daha yüksek amaçlarla, daha yüksek ifade biçimleri bulmayı arzular ve temanın vakarına uyum sağlayabilecek bir üslup yaratır; o zaman, koyduğum kuralı ve sınırlayıcı ilkeyi unutan ben, artık bana ait olmayan sözlerle, daha büyük yüksekliklere doğru sürüklenirim.

daha uzun ayrıntılara girmeden söylemek gerekirse, bir iyi niyet zayıflığının eşliğinde yaşıyorum hep. aslında yavaş yava zeminimi yitirmekten ya da beni daha da kaygılandıran bir şeyden, hep düşmenin sınırındaki biri gibi asılı kalmaktan ve belki de hissettiğimden daha kötü bir durumda olduğumdan korkuyorum; çünkü kendimizle ilgili özel konularda hoşumuza gidecek bir görüşe sahip oluruz ve taraflılık her zaman için yargı vermemize mani olur. bana öyle geliyor ki birçok insan, zaten bilgeliğe erişmiş oldukları zannıyla yaşamasalardı, kimi karakter özellikleri hakkındaki gerçekleri gizlemeselerdi ve başka kimi özelliklerini görmezden gelmeselerdi, bilgeliğe erişebilirlerdi. çünkü başkalarının pohpohçuluğunun bize kendi pohpohçuluğumuzdan daha fazla zarar verdiğini varsaymamız için hiçbir neden yoktur. kim kendine hakikati söylemeye cüret edebilir ki? kim, etrafı şakşakçı dalkavuklar sürüsüyle çevrili bile olsa, kendi kendisinin en büyük pohpohçusu olmaktan kurtulabilir?