10.04.2011

ilkellerde din

edward evans-pritchard

zina yasağı kültürün kökenidir; çünkü kültür vazgeçmeden doğar.

nasıl olur da akıl sahibi varlıklar, akla aykırı inançlar kabul edebilirlerdi ve ediyorlar, nasıl bunu hâlâ uygularlardı?

eğer insanlar aptal ve kötü idiyse, bunun nedeni, kurumların kötü olmasıydı. eğer insanlar kötü kurumlara sahipse, insanlar bilisizdi ve boş inançları vardı. eğer insanlar bilisiz ve boş inançlara sahipse, bunun nedeni din adına sömürülmüş olmalarıydı. bu sömürünün başında kurnaz ve açgözlü papazlarla, bunlarla dayanışma içinde olan utanmaz toplumsal sınıflar vardı.

bir antropolog için inanç, sosyolojik bir olgudur, teolojik değildir.

apollon daphne'yi seviyordu. daphne ondan kaçtı ve defneye dönüştü. eğer aslında apollon'un bir güneş tanrısı olduğu ve daphne'nin de -yunancada defne- "şafak" anlamına geldiği bilinmiyorsa, bu efsanenin hiçbir anlamı yoktur. bu bize mitin anlamını açıklıyor: "güneş şafağı kovalıyor."

büyü, amaca varmak için pratik olanaklar olmadığında, onun yerini alan bir etkinliktir; yatıştırıcı ya da uyarıcı bir işlevi yerine getirir ve insanlara cesaret, rahatlama, umut ve direngenlik verir.

insanlar fizyolojik edimlerde bulundukları zaman özellikle zayıf durumdadırlar -diğer bir deyişle, yedikleri ya da cinsel ilişkide bulundukları zaman-.

din korkunun, kuşkunun, girişim yokluğunun, bilisizliğin ve ilkel insanın deneyim eksikliğinin bir ürünüdür.

nevrozlu insan da, ilkel insan gibi, düşüncesiyle dış dünyayı değiştireceğine inanıyor.