11.10.2011

komünizm

bertrand russell

komünizm demokratik değildir. "proletarya diktatörlüğü" denilen şey aslında, sonradan oligarşik bir yönetici sınıf haline gelen küçük bir azınlığın diktatoryasıdır. iktidarı kaybetme korkusunun etkisi altında kalındığı durumlar dışında, hükümetlere her zaman yönetici sınıfın çıkarlarına uyacak biçimde yön verildiğini tarih bize göstermektedir. bu yalnız tarihin değil, aynı zamanda marx'ın da öğrettiği bir şeydir. komünist bir devlette yönetici sınıf, "demokratik" devletteki kapitalist sınıftan daha da fazla iktidara sahiptir. komünist devlet, silahlı kuvvetlerin bağlılığını koruyabildiği sürece iktidarını, en az kapitalistlerinki kadar zararlı üstünlükleri kendine sağlamak amacıyla kullanabilir. komünist devlette yönetici sınıfın her zaman kamu yararına hareket edeceğini varsaymak budalaca bir idealizmden başka bir şey olmadığı gibi, marx'ın politik psikolojisine de aykırıdır.

komünizm özgürlüğü, özellikle de fikir özgürlüğünü faşizm dışında, bütün öteki sistemlerdekinden daha çok bağlar. komünist sistemde ekonomik ve politik iktidarın tamamen birleşmesi, istisnalara hiçbir fırsat tanımayan korkunç bir baskı mekanizması doğurur. kendi güçlerinin artışı dışında her türlü değişikliğe karşı çıkmak bürokratların yapıları gereği olduğundan, böyle bir sistemde ilerleme kısa zamanda olanaksız hale gelir. ciddi sayılabilecek birkaç yenilik ancak sevilmeyen kişilerin hayatta kalmasını mümkün kılan birtakım rastlantılara bağlıdır. kepler, geçimini astroloji sayesinde sağlamıştır; darwin, babadan kalma servetiyle geçinmişti; marx'ın geçimi ise, engels'in manchester proletaryasını "sömürmesinden" idi. sevilmeyen biri olmak; ama yine de yaşayabilmek için böylesine fırsatlara komünizmde yer yoktur.

marx da, şimdiki komünist düşüncesi de, el işçilerini kafa işçilerine oranla çok daha fazla yüceltişlerinde haksızlık etmektedirler. bunun sonucunda sosyalizmin zorunluluğunu görebilecek birçok beyin işçisi karşı saflara itilmiştir. üstelik bu beyin işçilerinin örgütlenmesi de hemen hemen olanaksızdır. sınıf ayrımına, toplumsal dereceleme bakımından marksistler uygulama alanında, kuramsal alanda olduğundan da çok aşağıda bir yer vermişlerdir.

gerek marx, gerek komünizm öylesine büyük bir nefretle doludur ki, komünistlerden, muzaffer oldukları takdirde, kötü niyetli davranışlara yer vermeyecek bir rejim kurabilmeleri beklenemez. bundan ötürü, bir baskı rejiminin gerekliliğinden yana olan kanıtlar, galiplerin gözüne, hele galibiyet şiddetli ve kuşkulu bir savaşın sonunda kazanılırsa, olduğundan da güçlü görünebilir. böylesine bir savaştan sonra galip gelen tarafın, aklı başında bir yapıcı eyleme girmeye elverişli bir ruh durumu içinde bulunması olasılığı çok zayıftır. marksistler, savaşın korku sonucu meydana gelen kendine özgü bir psikolojisi olduğunu ve bu psikolojinin, kavganın asıl nedeninden bağımsız bulunduğunu unutmaya aşırı derecede eğilimlidirler.