15.07.2008

son aday

day leclaire

dokunuşları başka bir zamandan gelen hayaletleri canlandırmış gibiydi. ona ne kadar çok karşı gelmek istediyse de hunter onun bütün direncini kolaylıkla kırmıştı. öpüşlerini derinleştirirken leah'ın göğsünü kavradı, ince pamuklunun altından göğüs ucunu okşadı. sonra leah onun kendisine istediği gibi dokunmasına istediği bölgeleri keşfetmesine, bir zamanlar sadece onunla paylaştığı arzunun zirvesine yükseltmesine izin verdi.

leah kemerini çıkararak şifoniyerin üzerindeki çiçeklerin yanına koydu. kendisini zayıf ve savunmasız hissediyordu. sonunda gelinliği çıkardı. hunter gelinliği alıp odanın diğer köşesine özenle yerleştirip yanına geldi. leah odanın ortasında ipek ve dantel iç çamaşırlarıyla durmaktan utanmıştı. "hunter," diye fısıldadı. "buna hazır olduğumu sanmıyorum." "rahatla" diye mırıldandı hunter. "acelemiz yok. dünya kadar zamanımız var." sonra leah'a yaklaşarak onu kollarına aldı. "eskiden aramızın ne kadar iyi olduğunu hatırlıyor musun?" "ama artık aynı insanlar değiliz. duygularımız değişti." "bazı şeyler asla değişmez." siyah gözlerindeki arzu okunabiliyordu. leah'i biraz daha kendisine çekerek başparmağını çenesinin üzerinde gezdirdi. hunter'ın bu nazik okşayışı leah'i titretti. her zaman ona çok nazik davranmıştı. bir kadının ihtiyaçlarını bilen, bunu güçlü bir tutkuyla birleştiren bir âşık olarak onunla sevişmek, leah'ın asla unutamayacağı bir deneyim olmuştu. bu duygulara yenilmek, onun hâlâ kendisini sevdiğine inanmak. çok çekici bulduğu bir fanteziydi. "sana çok güzel anlar yaşatabilirim." dedi hunter dudakları leah'in kulak memesinden boynunda atan damara inerken. "bunu sana göstermeme izin ver." sütyeninin kopçasını bulup açtı ve ipekli çamaşırını çıkardı. leah gözlerini kapamış, nefes alışları hızlanmıştı. daha önceki deneyimlerinden onunla sevişmenin harika olacağını biliyordu. ama onu endişelendiren ertesi sabah hunter'ın amacına. hem çiftliği hem de onu kazanmaya bir adım daha yaklaşmış olacağını bilmekti. hunter göğsünü kavradığında kalbi çılgınca atmaya başladı. bir an, teslim olup duygularını serbest bırakmakla savaşmak arasında kararsız kaldı. çünkü eğer kendisini ondan koruyamazsa, çiftliği ve bakmakla yükümlü olduğu kişileri nasıl koruyacaktı? huzursuzca kıpırdandı. "çok hızlı gidiyorsun." dedi alçak sesle. "yavaş olacağız. her zaman durabiliriz." ama bunu yapmayı istemeyeceğiz. bu dile getirilmeyen sözler havada asılı kaldı. söylemese bile hunter'ın ne düşündüğü o kadar acıktı ki, leah titredi. hunter geri çekilerek ceketini ve kravatını çıkardı. gömleğinin düğmelerini açarak leah'ı kollarına aldı ve yatağa taşıdı. onu yatırdıktan sonra yanına uzandı.